İstanbul’un Su Mimarisi Tarihi ve III.Ahmed Devri Çeşmeleri

İstanbul’un Su Mimarisi Tarihi

Bizans dönemi

İstanbul’un yerleşim alanı olan Topkapı Sarayı’nın surlarının biraz daha dışını da içeren bölgede akarsu bulunmadığından ,su kaynakları az olduğundan ve yazın küçük dereler kuruduğundan sürekli bir su problemi bulunmaktaydı. Romalılar kenti ele geçirdiklerinde  su sorununu çözmek için kente su getiren büyük su yolları ve tesisleri kurmuştur. Gelişmiş su mimarisi tekniklerine sahip olan Romalıların ilk dönem Bizans su mimarisi üzerinde özellikle büyük sarnıç ve kemerler bakımından etkileri büyüktür. Bugün Roma ve Bizans dönemi İstanbul’un içme suyu mimarisinin unsurlarını su yolları, kemerler, maksemler, kanallar , büyük su toplama havuzları ile sarnıçlar, çeşmeler, kuyular ve ayazmalar olarak sınıflanabilir.

Osmanlı Dönemi İçme Suyu Tesisleri

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u ele geçirdiğinde şehrin su yolları ve kemerleri harap durumda olup su ihtiyacı sarnıçlarla karşılanmaktaydı. Hem dini hem temizlik açısından akarsuyu durgun suya tercih eden kentin yeni sahiplerinin su ihtiyacını karşılamak üzere Fatih Sultan Mehmet hemen harekete geçmiştir. Roma-Bizans döneminde şehre su getiren  su yollarından olan Halkalı su yolunu ve Mazulkemer ‘ tamir ettirerek sarayına su akıtmıştır. Bu suyun şehir içinde dağıtımı sırasında eski Roma galerilerinin içine künkler döşenerek kullanılmış olabileceği sanılmaktadır. Daha sonra II.Mahmud tarafından yeniden yaptırılan bu su yolu Beylik su yolu adını almıştır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmet ,Turunçluk/Turunçlu su yolu adı verilen su yolunu onarıp geliştirmiş, Fatih ve Şadırvan su yolunu yaptırarak şehrin su sorununu çözmeye yönelmiştir. Ancak bu su yollarından Fatih ve Şadırvan’ın bozularak diğer yollara katıldığı ve bir süre sonra ortadan kaybolduğu anlaşılmaktadır.

Fatih Sultan Mehmet’in 856/1452 yılında Rumelihisarı’nı yaptırırken inşa ettirdiği çeşmeler Osmanlı’nın İstanbul’a yaptırdığı ilk çeşmeler olma özelliğine sahiptir. Kaynaklarda İstanbul’da Osmanlı döneminden kalan en eski kitabeli çeşme 890/1495 tarihli Davut Paşa Çeşmesi’dir. Beyoğlu bölgesinin  en eski kitabeli çeşmesi 931/1524   tarihli olup Hasköy’de Yasef adlı bir Musevinin yaptırdığı Hasköy Çeşmesi’dir. Evliya Çelebi’nin yazdığına göre Fatih Sultan Mehmed 200 çeşme, II. Beyazıd 70, Kanuni Sultan Süleyman 700 çeşme yaptırmıştır. Osmanlı dönemi İstanbul’un içme suyu tesisleri yaptıran padişahlara göre değil genellikle geldikleri ya da dağıtıldıkları yerlere göre adlandırılmaktadır:

1-Halkalı suları:

İstanbul surlarının batı ve kuzeybatısında bulunan Halkalı ve Cebeciköy arasındaki bölgeden gelen sulara bu ad verilmektedir. Bu suların şehre getirilmesi için Roma-Bizans dönemimde de tesisler kurulmuştur. Osmanlı döneminde Halkalı sularının tesisleri 1453-1755 yılları arasında yeniden yapılmıştır. Bu sular tarihi yarımadanın su ihtiyacını karşılayan 16 bağımsız su dağıtım sisteminden oluşmaktadır .Halkalı suları kaynak suları olup künk borularının içinden geçerek şehrin değişik bölgelerinin su ihtiyacını karşılamıştır. İstanbul düz bir arazi üzerine kurulu olmadığı için gerek suyun basıncını kontrol gerekse suyun debisini ölçerek dağıtmak için su dağıtım sistemi üzerine bir çok su terazisi yapılmıştır. Aynı zamanda bu sular vakıf suları olduğu için ,her isale bir camiye de su veriyordu. Bundan dolayı cevami-i şerife suları olarakta bilinirler.

2-Kırkçeşme suyu tesisleri:

Tarihi yarımadanın suyunu sağlayan önemli iki tesisten biri olan bu tesislerin Fatih Sultan Mehmed’le olan ilişkisini Çeçen kanıtlarıyla ortaya koymaktadır. İlk kez Bizans devrinde kurulan ve Roma İmparatoru I.Theodosius ‘un yaptırdığı sanılan bu tesislerin kemerleri, su yolları ,su alma sistemleri Bizans’ı kuşatanlar tarafından tahrip edilmiş ve tekrar onarılmamıştı. Fatih Sultan Mehmed ,halkın su ihtiyacını karşılamak için eski su yollarının onarılması, yeni kaynakların katılmasını, yeni isalelerin yapılmasını emretmiş. Bunun üzerine Belgrat Ormanları’ndan su getiren bu sistemin  Cebeciköy ile Bozdoğan Kemeri arası onarılarak  ve çok sayıda olması nedeniyle Kırkçeşme denilen çeşmelere su akıtılmıştır. Kırkçeşme su tesisleriyle şehre bol miktarda su sağlanmış hatta Evliya Çelebi’nin söylediğine göre  onun oturduğu semtte değirmenler bile dönmüştür.

3-Üsküdar suları:

Tarih boyunca  Üsküdar yerleşim birimi olarak küçük bir yer olduğundan gerek Bizans döneminde  gerekse XVI. Yüzyılın ortalarına kadar isale hattı yapılmamıştır. Su gereksinimini kaynak sularından karşılamıştır. Kanuni Sultan Süleyman’nın kızı Mİhrimah Sultan tarafından kurulan ilk büyük isale hattıyla birlikte 18 büyük,17 küçük isale hattı yapılmıştır.

 

4-Taksim suları ve Hamidiye suları:

Tarihi yarımadayla karşılaştırıldığında su tesisleri bakımından gerek Bizans gerekse Osmanlı döneminde en çok ihmal edilen yerler arasında Taksim ve civarı ile Boğaz kıyıları yer alır. Kaynaklar Taksim ve civarı için ilk isale hattının II. Beyazıd tarafından yaptırıldığı ve kaynağının Levent Çiftliği olduğu ve Galatasaray suyu adını aldığını belirtmektedir. III.Ahmed döneminde Kasımpaşa, Galata, Beyoğlu, Fındıklı, Beşiktaş ve Ortaköy, yeni saray ve evlerin yapılmasıyla  kalabalıklaşmış ve mevcut su sistemi yetersiz kalmıştı. Bunun üzerine III.Ahmet Bahçeköy’den su getirme hazırlıklarına girişmiş ve bir bent yaptırmıştır. Hamidiye suyunun kaynağı Kırkçeşme tesislerinin doğu kolu üzerindeki Karakemer civarıdır.1925 yılında Sular Müdürü Nazım’ın yayınladığı kitaba göre Hamidiye Suyu Tesislerinin yapılış tarihi 1318  olup, toplam 133 yere su dağıtıldığı ortaya çıkmaktadır. Oldukça geniş bir alana yayılan su dağıtım sisteminin korunması ,denetlenmesi işi Fatih döneminde kurulan Su Nezareti tarafından yapılmakta idi .Su nezaretinin görevleri arasında  İstanbul, Galata, Üsküdar ve Eyüp taraflarının bütün sularının korunması, yangın olduğunda gerekli suların sağlanması, su yollarının tamiri ve temizliği , su yolcuların görevlerini  yapıp yapmadıklarının denetlenmesi ,şehrin su ihtiyacının belirlenmesi yer almaktaydı.1252(1836) yılında Vakıflar Nezareti’nin kurulması üzerine, Su Nezareti Vakıflar’a bağlanmış,1293(1876) yılında ise çıkarılan kanun ile Şehremanetine bağlanmıştır. Su Nezaretine bağlı olarak su nazırı, su yolcuları, keşif memurları ,korucular, çavuşlar, bend muhafızları, şehir sakaları çalışmakta idi.

III.Ahmed Devri ve Çeşme çeşitleri

On sekizinci yüzyılın ilk yarısına gelinceye kadar yapılmış olan klasik Türk Mimarisindeki İstanbul mahalle çeşmeleri ,sade işçilikli birer duvar- çephe çeşmesi şeklinde idiler. Bu tip çeşmelerin genellikle sivri, bazen de yuvarlakça kemerli bir nişleri ,nişlerinin orta yerinde ayna taşı ile ortasında suyun aktığı lülesi  ve bazen de ayna taşının iki yanında veya üst tarafında ortada bir tane olmak üzere maşrapa koymak için gözcükleri bulunurdu.

Kemerler, bu devre kadar genellikle tek renk kesme taştan yapılırlar ve taşlar kemerin yukarı doğru yükselişinin dikine ,çeşmenin içine doğru kemeri kesen çizgiler oluştururdu. Zaman zaman bir süs olarak kemerin iki tarafından gelip tepede buluştuğu yerde bir kabartma yıldızcıkta bulunurdu. Bu yuvarlak süse ya da yıldızcığa  ayna taşı süslemelerinde de yer verildiği olurdu. Önlerinde bir yalak ile yalağın iki yanında su testilerinin koyulabileceği  set üzerinde birer düz satıh da bu çeşmelerin hemen hepsinde bulunurdu. Genellikle kemerin üst tarafında veya zaman zaman nişin daha oyuk olan iç tarafında ,ayna taşının üst bölümünde kitabeleri bulunurdu. Kitabesiz olanları da vardır. Üst taraflarında güneşten ve yağmurdan koruyan bir saçak da bu çeşmelerin bazılarında rastlanan özelliklerdendir. Genellikle kesme taştan inşa edilmiş bu çeşmelerin suyu hemen arkalarında bulunan su haznelerinden gelirdi. Su haznesi, eğer çeşme meydanlık bir yerde değil ise duvara gömülü bir durumda olurdu.

On sekizinci yüzyılın ilk yarısına kadar İstanbul mahalle çeşmelerinin pek süslü olmadıkları farkedilir. Sokak çeşmelerinin altın çağı III . Ahmed ve hemen sonrasındaki I.Mahmud(1730-1754) devirleridir. Kısa  bir süre içinde çeşmelerin sayılarındaki büyük artıştan başka ,çeşme mimari ve süslemelerinde adeta bir devrim yaşanmıştır. Kısmen Avrupa’dan etkilenmeler sonucunda Türk süslemeleri zenginleşmiş, çeşmelerin yüzleri tezyinatlarla dolmuş, süslemelerde renk ve altın yaldız unsuru daha fazla görülmeye başlanmış, kemerlerin ve nişlerin şekilleri az çok değişmeye yüz tutmuştur. Çeşme mimarisinde görülmeye başlayan barok süslemeli bu çeşmelerle beraber, klasik Türk tipi çeşmelerde yapılmaya devam edilmiştir. III.Ahmed devri ,aslen barok üslubun yeni yeni görülmeye başlandığı ,Türk klasiği ile iç içe bir zenginliğin çeşmelere zarafet verdiği bir dönem olmuştur. Bu devirden sonraki çeşmelerde barok üslup iyice ağırlık kazanmış ve Avrupai motifler çeşmelerin yüzeylerini kapladıkça ,natüralist zevkin, çiçekli, meyvalı süslemeleri gittikçe ortadan kaybolmuştur.

Herşeye rağmen III.Ahmed devri ,Osmanlı mimarisinin klasik formlarını  muhafaza etmeye devam etmiştir. Daha önce saraydaki çeşmelerde görülen istiridye kabuğu şeklindeki kemer içi süslemesi Lale Devri çeşmelerinde çoklukla görülmeye başlandı. III. Ahmed’in Sadabad ‘da ki çeşmesinin iki yanındaki iki çeşmeciğin üstlerinde de istiridye kabuğu şeklindeki bu süslemelerden vardır. Çepheleleri mermerle kaplı çeşmelerin sayısı artmış ve kitabeler çeşmelerde daha göz doldurur bir yer almaya başlamıştır. Batı tarzı süslemelerin  görülmeye başlandığı Lale Devri’nde mermerden yapılan çeşmelerin yüzeyi tabiki ince bezemelere ve taş işçiliğine çok daha uygun olduğu için tercih ediliyordu fakat tamamı veya sadece cephesi mermerden çeşme yaptırmanın pahalı bir hizmet olduğu düşünülürse ,yapılan bu çeşit çeşmelerinin oranının yüzde elliye yaklaşması ,bu devirde çeşmelere görüntü olarak da ne kadar önem verildiğini gösteriyor.

On sekizinci yüzyılın ilk yarısında İstanbul gibi 400.000 kişi civarında nüfusu olan bir şehir için bu kadar binanın ve düzenlemenin ne büyük bir imar hareketi olduğu ,şehrin çehresinin ne derece değişmiş olduğu düşünülmelidir. Şehri süsleyen  bunca yeni yapının halkın kinini bu derece cezbetmesinin sebebi ise, bu yapılardan sadece belli sınıf insanın yararlanabildiği  ve buralarda fazlaca düzenlenen fazlaca sefahat aleminin, işsiz halkın gayzini çektiğine bağlanmaktadır.1730 ayaklanmasında ilk tahrip edilen yerlerin başında Sadabad’ta ki kasırlar gelmektedir. Sadrazam ve rical her ne kadar zevk ve sefaya düşkün  idiler ise de yaptırdıkları çeşme ve sebillerin herkese yarayan yönleriyle halk tarafından kötü karşılanması pek makul görülmemektedir. Mesela, On sekizinci yüzyılda  nüfus yoğunluğu iyice artan Üsküdar semtine ,yeni bir su yoluyla hizmet götürülmesi ,ricalin, kendilerine yönelik yapılarla birlikte, beledi hizmet götüren yapılara da önem verdiklerinin göstergesidir. Bunlarla birlikte ,yapılan camiler, darülhadisler ve tamir ettirilen tekkeler varlığı söz konusudur. Nitekim bu çeşit mimarinin ayaklanmada zarar görmemesi de ,dikkat çekmektedir.

Aslında 200 yıl öncesindeki kadar zengin olmayan imparatorluğun padişahı III.Ahmed ‘in içindeki şehri mamur görme hissini ,selatin camiler gibi pahalı binalardan ziyade ,çeşme, sebil inşası veya tekke/cami tamiri gibi nispeten ucuz dekoratif mimariyle gidermeye çalışması normal karşılanmalıdır. Yine de bu devirde yapılan onlarca rengarenk kasırlar ve köşklerle ,bin bir çeşit çiçeğin süslendiği  bahçelerle ,bir çok yerinde nefis görünümlü  çeşmelerden akan sularla İstanbul, On sekizinci yüzyılın ilk çeyreği bittiğinde “bi-misl ü beha” birşehirdi. Sebillerin de ilk defa külliyelerin birer parçası olarak görülmeye başlamaları bu döneme rastlar. Bununla beraber sebil ve çeşmenin aynı yapıda kullanıldığı yeni bir tür ortaya çıkmıştır.

Müstakil bir yapı olarak birer küçük köşk şeklindeki abidevi çeşmelerde ,ilk olarak bu devirde görülmeye başlanmıştır. Bu türün tabiki en meşhuru ve en muhteşemi Bab-ı Hümayun önündeki III.Ahmed’in çeşme ve sebilinden oluşan su köşküdür.Halkın ihtiyacını gidermeye yönelik umumi çeşmelerin İstanbul’ da ilk örneklerinin duvar çeşmeleri olduğuna şüphe yoktur. Çeşme, müstakil bir yapı haline sonraları dönüştü ki, bunların ilk örnekleri de büyükçe bir sütuna monte edilmiş birer duvar çeşmesinden başka bir şey değildi. Bunlarda zamanla kendi içlerinde bir mimari stili oluşturarak ,on sekizinci yüzyıldan itibaren abidevi olarakta adlandırılan meydan çeşmelerini ortaya çıkardılar. Sebille birlikte aynı yapıda çeşme kullanılması ise yine ilk defa on sekizinci yüzyılda III.Ahmed zamanında denenmiş bir mimari şeklidir.  Çeşme yaptıran hanımların sayısı III.Ahmed döneminin son yıllarında oldukça artış gösterirken, sayılarını bir yarış halinde çeşme yaptıran beylerin karşısında yüzde olarak gerilemekten karşı koyamamıştır. Bir çeşme yaptırdığını veya tamir ettirdiğini bildiğimiz mensuplardan bazılarının görevlerini şöyle sıralayabiliriz: Şeyhülislam, tersane çavuşu,vali,müsahip,matbahemini,hazinedar,Çavuşbaşı,ser-ettibba,tersane emini, vakanüvis, şehremini, beylerbeyi, kazasker, peksimetçibaşı.

Sakalar

Saka, su veren su taşıyan manasına gelen bir kelimedir.  Sakalar, çeşmelerin  İstanbul şehrini kuşatmışlığına rağmen ,su şebeklerinin evlere kadar ulaşamadığı bir dönemde ihtiyaç sahiplerine su taşıyan esnaf teşkilatı idiler. Bunlardan başka saraya bağlı bir de yeniçeri sakaları yer bulunurdu. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre 162 yeniçeri odasının 700 adet yeniçeri sakası vardı. Bunlar, kuyruklarını ve yelelerini kınaladıkları ve çıngıraklarla süsledikleri atlarıyla ve kendilerinin de beyaz abalak sorguçlar ,ayaklarında siyah çizmeler ,yoldan geçen halka nidalarla su dağıtırlardı. Bunlar yeniçeri ocağının su ihtiyacını temin etmekle yükümlüydüler. Aynı zamanda  orduya ve haç yolundaki hacı adaylarına su yetiştirirlerdi. II.Mahmud’un zamanında isimleri  “ sebilci”ye çevrilmiştir. Saray sakaları divan-ı hümayun toplantı günlerinde, eğer mevsim yaz ise buzlu şerbet, kış ise macun sunarlardı. Erkana ibrik ,leğen, havlu tutup, yemekte de hizmet ederlerdi. Bu bölüğün başına sakabaşı denirdi. Sultan susadığında ,yanındakiler gılmanlara işaret ederler, bunlardan biriside “su” diye bağırarak kilerci başına haber yetiştirirdi. Su bizzat kilercibaşı tarafından altın veya porselen bir kap içinde ,süslü bir tepsi üzerinde getirilirdi ve iki kişi kollarına girerek yolu gösterirdi çünkü kendisi suyu başının üstünde taşıması gerektiği için nereye gittiğini tam göremezdi. Yeniçeri olmayan şehir sakaları ise çeşmelerden doldurdukları suları satarak veya istenilen yere taşıyarak para kazanırlardı. Bunlarda aralarında atlı olanlar ve yayalar olarak ikiye ayrılırlardı.

III.Ahmed Devri, İstanbul Çeşmeleri

III.Ahmed Çeşmesi:

Çeşmeyi yaptıran III.Ahmed’tir.1116 yılına tarihlenen çeşme; Kasımpaşa’dan Hasköy tarafına giderken yolun sol tarafında bulunan Aynalıkavak Kasrı’na  girmezden evvelki bahçedir. Bir meydan/çephe çeşmesi olup kitabe şairi Durri Ahmed Efendi’dir. Çeşme beyaz mermerdendir. Ayna taşının iki tarafında iki tane uzun selvi kabartma süs olarak bulunmaktadır. Ayna taşında da süsler vardır. Sivri kemerlidir, kitabesi kemerinin üstündedir. Çeşmeyi süsleyen beş adet de madalyoncuklar vardır. Çeşme 1993-94 yıllarında ,şimdiki bulunduğu yerin önünden geçen yolun karşı tarafındaki çukurda kalmış yerinden tamir edilerek nakledilmiştir. Bu tamirden sonra suyu akmamaktadır.

III.Ahmed Çeşmesi ,1116

 

Emetullah Gülnuş Valide Sultan Çeşmesi:

III.Ahmed’in annesi olan Emetullah Gülnuş Valide Sultan  adına yaptırılan bu çeşme1118 tarihlenirken, çeşmenin tamiri , III.Selim’in annesi Mihrişah Sultan öldükten sonra yani 1220 senesinden sonra yapılmıştır. Galata’da Hırdavatçılar çarşısında ,Bereketzade Medrese’sinin sokağında yer alır.Bir mahalle çephe çeşmesidir. Kitabe şairi, Şehdi’dir. Çeşme, sivri kemerli ,kesme taştan sade ve güzel bir çeşmedir. Nişinde iki tane maşrapa koyma deliği ,ayna taşı, önünde yalağı ve testi koyma yerleri bulunur. İlk kitabesi kemerinin hemen üstünde ve tamir kitabesi de onun üstündedir. Çeşme son tamirden sonra sağlamdır ve suyu akmaz.

Emetullah Gülnuş Valide Sultan Çeşmesi,1118

 

Malatyalı İsmail Ağa Çeşmesi

Üsküdar’da Gündoğumu cadddesi ile Hakimiyet-i Milliye caddesinin birleştiği yerde, Şair Naili Sokak ile Dönme Dolap Sokak köşesinde cami duvarında yer lan çeşme Mescid\cephe çeşmesidir.İki kitabeli olup Kitabe şairi belli değildir.İlk şiirin vezni bozuktur.İkinci şiirde  vezne oturmayan mısralarına rağmen Failatün Failatün Failun vezniyle söylenmiştir. Küçük ve derince sayılabilecek nişli ve nişi tamamen tamir kitabeleriyle kaplıdır .Kemeri iki taraftan ortaya doğru eğim yapıp, yukarıda sivrilir .Kemerinin hemen üstünde de çeşmesinin asıl kitabesi vardır. Kemerinin iki yanında çeşmelerde çok rastlanan bir süs olan madalyon şeklinde katmerli bir çiçek görünümündeki bezemesi bulunur. Suyu akmaz durumdadır ve  kitabenin son satırı çimento sıvalıdır.

Malatyalı İsmail Ağa Çeşmesi,1026

İbrahim Paşa Sebili

İbrahim Paşa bir çok görevlerle birlikte valilik ve sancak beyliği de yapmıştır.1118-1121 ve 1129-1130 yıllarında iki defa kaptan-ı derya olmuştur. Sebilde tarih yoktur. Beraber yapıldığı caminin inşası 1120  yılında ibadete açılmışsada  caminin kapısındaki kitabede tarih 1119 ‘dur. Sebil camiden sonra tamamlanmış olabilir.Bugün ,Beyazıt’ta Prof. Ümit Yaşar  Doğanay Sokak’ta ,İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinin yanında, aynı adlı caminin köşesindedir. Sebil mekan olarak köşede ,sırtını arkasında ki hazireye vermiş vaziyettedir. Beş yüzlüdür, her yüzündeki şebekelerinde dörder su verme deliği vardır. Kitabesi, şebekeleri birbirinden ayıran sütunların başlıkları arasında yerleştirilmiştir. Sütunlar, kitabelerin de üstünde sivri kemerlerle birleşirler. Sebilin dış yüzeyi mermerle kaplıdır. Saçağı vardır ve kubbesi kurşun kaplıdır.1944 yılında tamir edilmiş ve bugün büfe olarak kullanılmaktadır.

İbrahim Paşa Sebili

Emetullah Gülnuş Valide Sultan Çeşmesi

Yaptıran Emetullah Gülnuş Valide Sultan ‘dir ve 1121 ‘e tarihlenir. Cami\cephe çeşmesidir. Kitabe şairi Taib’dir.Çeşme tamamen mermerden, bir tarafı işlenmiş ,süslü bir çeşmedir. Ayna taşı içinde vazo içinde çiçekler ve etrafında meyve tabağı motifleri ,üst tarafında ise bütün çeşmeyi de saran dendanlar ile içi istiridye şeklinde olan yuvarlak bir kemeri vardır. Çeşmenin üst tarafında büyükçe bir alınlık da tamamen taş işçiliği ile bezenmiştir. Lale devrinden önce yapılmış olan bu çeşme ,çeşme çephe süslerinde batı etkisinin daha önceden başladığını gösteren bir örnektır.

Emetullah Gülnuş Valide Sultan Çeşmesi,1121

Ahmediye Sebili

Ahmediye Sebili Ahmed Ağa tarafından 1134 yılında yaptırılmıştır. Sebil üç yüzlüdür ,her yüzündeki şebekesinde dörder su verme deliği bulunur. Her pencerenin üstünde istiridye kabuğu şeklinde bezemeler vardır. Kitabelerin ikişer beyiti bunların üstünde ,birer beyit ise altındadır. Daha önce saçaklı olan sebilin üstü bugün açıktır. Bugün kapalıdır.

Ahmediye Sebili,1134

Hibetullah Hanım Çeşmesi

Kaynaklara göre Damad İbrahim Paşa’nın Mehmed Paşa ile evlenen kızının adı Hibetullah’tır. Çeşme, Divanlardaki şiir başlıklarında hanıma nisbetle anılmaktadır. Çeşme bugün Ortaköy’de ,Ortaköy Camiinin karşısında olup 1136 tarihlidir. İskele-meydan çeşmesidir. Kitabe şairi Şakir’dir .Çeşme mermerden yapılmıştır. Ayna taşında iki tane selvi ve çeşmenin muhtelif yerlerinde çiçek motifleri kabartma olarak işlenmiştir.15 dilimli istiridye şeklindeki nişi ve tepede dişler şeklinde tacı vardır. İki tarafta birer suluğu ve geniş bir su yalağı da hala sağlamdır.1993 yılında Ortaköy meydanı düzenleme çalışmaları sırasındaki son tamirden sonra çeşme yeni bir görünümdedir ve suyu akar.

III.Ahmed Çeşmesi  ve Sebili

III.Ahmed Çeşmesi  ve Sebili, III.Ahmed tarafından 1141 yılında yaptırılmış olup Topkapı Sarayı’nın dışında ,Bab-ı Hümayun önünde yer alır .Bir meydan çeşmesi ve sebilidir ,kitabe yazarı Seyyid Vehbi’dir. Bina yuvarlak bir kaide üstünde kare biçiminde yükselen, yüksek bir çatı ve geniş saçaklarıyla görkem bulan bir eserdir. Dört köşesinde üçer şebekeli, köşeleri yuvarlayıp, hareketlendiren, öne doğru taşmış dört tane sebil bulunur. Dört yüzündeki dört çeşmede de klasik mimarinin uzantısı olan sivri kemerleriyle birer niş vardır. Kemerler birer kırmızı birer beyaz taştan olmak üzere çift renklidir. Her yüzdeki çeşmenin ikişer yanında birer dikdörtgen içinde iki küçük cami mihrabını andıran hücreler vardır. Çeşmelerin önünde yalakları, sebillerin önünde ikişer basamaklı merdivenleri vardır. Sebillerin sütunları dışında binanın her yeri süslemelerle ,kalem işleriyle doludur. Ayna taşlarının iki yanlarında birer vazo içinde çiçekler yer almaktadır.

Süslemelerin bir kısmı mermer üstünde kabartma şeklinde yapılmışlardır. Tarih Kitabesi Bab-ı Hümayun’a yakın yüzdeki sebilin üstünde başlar, sebillerin her şebekeli yüzünün üstünde iki satırlık birer beyit ve Ayasofya’ya bakan yüz hariç, çeşmeli her yüzde iki sütuna dörder beyit olmak üzere binayı çevreler. Kitabelerin bulunduğu yükseklikten sonra, bina daha da yükselmekte, birkaç sıra süslemeyle beraber ,bir sırada mavi-yeşil renklerin hakim olduğu çini ile sarılmaktadır. Geniş saçağın altı da kalem işi süslemelerle doludur. Kurşun kaplı çatısının beş kubbesinden, dört küçüğü her bir sebilin üstünde, diğer büyük olanı ise tepede ortada bulunmaktadır. Her kubbenin üstünde birer alemi vardır.Bu devirde Osmanlı mimarisinde başlayan barok tesiri ,bu çeşmenin mimarisine tam hakim olmamış, bu mimari tarzı klasik Osmanlı mimarisi ile birlikte kullanılmıştır.Çeşme,1994 ‘te tamir görmeye başlamıştır.

III.Ahmed Çeşmesi  ve Sebili,1141

 

Damad İbrahim Paşa Çeşmesi

Damad İbrahim Paşa Çeşmesi, Topkapı sarayı Müzesi’nin avlusundan çıkış kapısının sağında, duvara monte edilmiş bir durumda olup 1141 yılında Damad İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır .Bu çeşme yine 1141 tarihli Baş Kadın Çeşme’sinin bir benzeridir. Hareketli kavislerle sivrilen kemerin iki tarafında birer süs madalyoncuğu bulunur .Tamamen mermerdendir. Suyu yoktur, su haznesi Üsküdar’daki asıl yerindedir. Çeşme daha önce Üsküdar’da Hasan Ağa Mahallesi’nde Malatyalı İsmail ağa Camii ile İskender Baba Türbesi’nin karşısındaydı.

Damad İbrahim Paşa Çeşmesi,1141

 

İstanbul çeşmeleri III.Ahmed devri  çeşmeleri aşağıda belirtilen kaynakçadan derlenmiştir. Örnek çeşitliliğine kaynakçadan ulaşılabilir.

 

Kaynakça:

Aynur,H.;Karateke,T.H.,”III.Ahmed Devri,İstanbul Çeşmeleri”,1995,İstanbul ,Büyükşehir Belediyesi Kültür İşler Daire Başkanlığı Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

dipnotsanat sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et