MAX DVORAK

(1) Dvorak 1874 yılında doğmuştur .Çek asıllı olan Max Dvorak 1921 yılında ölmüştür . Sanat tarihinde Viyana ekolünün dayanaklarından biridir. Geisteseshichte metodolojisini kullanmıştır ve bunun üzerine çalışmalar yapmıştır. Dvorak Bohemia ‘da ki Raudnice sarayında bir arşivci ve kütüphanecinin oğludur. Dvorak eğitimine Prag’ da başlayıp 1895’ te Viyana’ya  gitmiştir. 1897’ de für  Österreichische  Geschichtsforschung Enstitüsünde tarih doktorasını tamamlamıştır. Viyana ‘ dayken  Alois Riegl ve kendisi de o enstitüden mezun olan Franz Wickhoff ‘un eserleri dikkatini çekmeye başlamıştı.1901 ‘de Bohemia ‘da ki 13 yüzyıl ve on dö 14.yüzyıl  el yazması tezhipleri üzerine hazırladığı Habilitation ‘unu tamamladı. Wickhoff ‘un asistanı oldu ve 1902’ de de Viyana üniversitesinde okutman olarak çalışmaya başladı. Riegl 1905 ‘ te öldü ve Dvorak Julius von Schlosser’in yardımıyla  Riegl’in yerine Avusturya anıtlar müzesine müdür oldu .Bir yandan da üniversitede öğretim üyeliği yapmaktyadı.1909’ da Dvorak ‘ın profesör olarak atanması Viyana sanat fakültesinde büyük bir bölümlenme meydana getirdi. Pro-Germanik grup Dvorak ‘ın terfisine kesinlikle karşıydı; onların bu karşı çıkışları  ise Wickhoff un ölmesi ve onun yerine Wickhoff, Riegl,  Schlosser tarafından çok eleştirilen bir sanat tarihçi ve prensipsiz milliyetçi bir ideolog olan Josef Strzygowski’ nin Graz’dan  gelişiyle patlak verdi. Strzygowski Wicner Institut  olarak bilenen kendine ait rakip bir sanat  tarihi enstitüsü kurdu. Böylece aynı üniversite içinde Dvorak ve Strzygowski ‘nin ayrı ayrı  ders verdiği sanat tarihi merkezleri meydana geldi. Dvorak,anıtlar koruma müdürü olarak gayet ciddiyetle çalışmaktaydı. I. Dünya savaşı sonrasında Avusturya’ya ait bir çok sanat hazinesinin kurtulmasına yardım etmişti. Konservasyon için bir rehber niteliğindeki Katechismus der Denkmalflege(1916)’i ve sonrasında da Kunstgeschichtliches  Jahrbuch der Zentralkommission für die Erhaltung der Kunst-und historischen Denkmale ‘yi ve 1907 ‘ de Avusturya ve Macaristan ‘da ki anıtların bir envanterini oluşturan Österreichische Kunstopog’i yayınladı. Dvorak ‘ın 1905-1906 ‘da barok sanat üzerine verdiği dersler Tintoretto ile başlayıp, Velazquez, Rembrant ve empresyonistlere uzanan modern bir sanat tarhi ortaya koymuştur. Bununla birlikte sonraki yıllarda, onun sanat anlayışı genellikle idealizm, natüralizm vb arasındaki bir takım gerilimler üzerinde incelemeler yapmak şeklinde olacaktır. Bütün sanat dönemlerine karşı olan ilgisi olduğu gibi kalmıştı. Bir çok sanat tarihçi tarafından (örn:Wölfflin) hala dejenere olarak görülen bir stil olan İtalyan  maniyerizmine objektif açıdan yaklaşan ilk yazarlardan biriydi.1918-1920 yılları arasında verdiği derslerde bu görülmektedir. Donald Posner Dvorak’ın 1920 yılını ,el Greco ve İtalyan maniyerizmi ile  karakterize eder, buna göre “Spirütüel bir dönüm noktası” olduğu kadar da başarılı bir sübjektif ve Ekspresyonist stil ortaya koymuştur. Dvorak öldüğünde Adolf Loos’un onun için dizayn ettiği modern mozele yerine Grubbach bei Znaim(Hurusovany) ‘ deki geleneksel bir mezara defnedilmiştir.

Metodolojik açıdan Dvorak’ın ilk eseri Riegl ‘in kine çok yakındır. ”Sanatsal gelişimin büyük akımları” nı (örneğin Habilitation’ın da) anlatarak Riegl’ in evrimsel sanat tarihi modelini kullanmıştır .Güçlü biçimsel  bir öğe analizi kullanmış, Das Rötsel der Kunst Del Brüder Van Eyck’ de de görüldüğü gibi stilistik analize dayanan doğrusal bir gelişim izlemiştir. Das Ratsel ‘de Dvorak aniden ortaya çıkmış olan Van Eyck’ın natüralizmini göz önüne almamış ,onun yerine quattroccento realizminden, Fransız minyatürlerine geçerek kuzey Rönesans resmine doğru bir gelişimi takip etmiştir .Onun son eseri entelektüel anlamda onun bu düşüncesinin en iyi ispatıdır. Maddeyi formdan ayrı tutmak onu anlamanın anahtarıdır. Dvorak’ın sonraki dönem eserleri daha açık, anlaşılabilir tarihi prensipler içermektedir. Geisteseshichte metodunu en iyi gösteren İdealismus Und Natüralismus in der Gotischen Skulptur und Malerei(1917,İngilizce 1967) eserinde, her şeyden önce bir sanat objesinin gerçeklik derecesini gösteren şey sanatçının kişisel ifadesidir. Soyutlama ve natüralizm arasındaki bir mücadele değildir. Otto Benesch ve Hans Tietze de onun bu metodonu kullanmıştır. Onun ssnat tarihi yazarlığı son dönemlerde popüler,sansasyonel ve gösterişli olduğu için tartışılmaya başlanmıştır. Edwin Lachnit Vienna ekolü metodolojisini, Dvorak’ın tarih kaynaklı yaklaşımı, Wickhoff ‘un stilistik ve Riegl ile Schlosser ‘in dilbilimsel tarihsel görüşlerinin oluşturduğu bir üçgen olarak tanımlar.

(2)Viyanalı Max Dvorak ölümünden sonra “Düşüncelerin Tarihi Olarak Sanat Tarihi “ adı altında bir çok incelemesi kaleme alınmıştır. Dvorak’ın düşüncelerinin ana çizgileri onun öğrencileri olan ve yapıtlarını yayıma hazırlayan Johannes Wilde ve Swoda tarafından şöyle dile getirilmiştir:

“Kuşkusuz Dvorak, Batı sanatının Antik çağdan bu yana geçirmiş olduğu evrimin belli başlı dönem noktalarını seçmek ve bunların özünü çözümlemek istiyordu , ama aynı zamanda bu sanatsal değişikliklerin genel düşünce tarihindeki köklerini de ortaya çıkarmayı amaçlıyordu. Böylece sanat tarihi, modern tarihçiliğin büyük savunucularının farklı alanlarda karşılaştıkları aynı sorunlarla yüz yüze gelmiş oldu.”

Max Dvorak’ın sanat tanımı 1920’lerde şöyle karşımıza çıkar:”Sanat yalnızca biçim sorunlarının çözümlemesinden ve biçime ilişkin sorunların açılmasından ibaret değildir, aynı zamanda da daima ve en başta insanlığa, insanlık tarihine, bir o kadarda dinine ,felsefesine yada şiirine egemen olan düşünceninde ifadesidir. Sanat genel düşünce tarihinin bir parçasıdır.”

Bu anlayış Almanya ve Fransa’da uygulama alanları bulmuştur. Dvorak’ın bu genel yaklaşımı Jacob Bruckhardt ‘ın Tarihçi metodun da bir üst aşama olarak kabul edilir. Tarihçi metod bugünde geçerliliğini koruyan bir metoddur. Dvorak evrensel bakış ve sanat ve gelişim fikri ile Bruckhardt ‘ tan ayrılır.

Dvorak daha çok Alois Riegl ‘in etkisinde kalmıştır.(3) Riegl düşüncesinin temeli, dönemleri ve biçimleri tek bir norma uygun olarak değerlendirmenin bir yana bırakılmasını ve dönemlerin tarihçinin dönemine göre değil, o dönemin kendi sanatsal istencine gönderme yapılarak incelenmesine dayanmaktadır. Aynı zamanda sanatçıların tarihi olarak sanat tarihi anlayışının ve sanat yapıtının sanatçı tarafından gerçekleştirilen bir sanatsal istencin ürünü olarak anlaşılmasını bir yana bırakılmasını belirtmektedir.

Dvorak(4) Dilthy’ den de etkilenir. Bu sanat görüşü de spekülasyonlarına yer veren her çağın canlı ruhunda kaynak alır. Yaşayan felsefi düşünceler sanatı yaratır ve psikolojisi de önemli etmendir.

Bunlardan yola çıkarak Dvorak kendisinin özgün kavramı olan, Analizler metodunu ortaya koyar. Sanat tarihine dahil ettiği kavram Ruh tarihi olarak sanat tarihidir. Her çağın kozmovizyonu ruhsal gelişime göre dünyayı algılama biçimi olarak özgün nitelik  taşır. Aynı işlemler sanatta da kendini gösterir. Yaşanan olgunun sürekliliği için biçimlerin dönüşümlerini düzenleyecek olan belirli bir dünya görüşü mevcut olup bu görüşün dışa vurumu sanat eserini tayın eder. Max Dvorak ‘a göre sanat genel düşünce tarihinin bir parçasıdır .Dvorak, Gotik katedrallerin esin kaynağı olarak skolastikler di der. Max Dvorak stil olgusunu ortaya koyar .Dvorak ‘ın metodu esersiz sanat olgusudur.

  1. yy da sanat tarihinin bir disiplin olmasından bu yana çeşitli metodlar geliştirilmiştir.(5) Sanat yapıtlarını belli bir dönemde egemen olan görüş bakımından bu yapıtların biçem ve öteki özelliklerinden hareket ederek türlerine , dönemlerine ayırarak  inceleyen sanat tarihi süreç içerisinde sanat denilen varlık alanını bütünselliğinden  uzaklaştırmadan inceleme yoluna gitmiş, sanat yapıtlarını form, üslup ,iç ve dış özellikleri yanında bazen onlardaki ifadenin bir fikir tarihi çerçevesi içinde ele alarak içinde incelemek gerekmektedir.20 .yüz yılda ortaya çıkan  ‘Sanat bilimleri’ kavramı bize sanat konusunda doyurucu bilgi sağlayacak sanatların bilimlerin yardımıyla çözümlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.(6) Sanat tarihinin bilimsel bir disiplin olarak gelişmesi  açısından, tarihte bireyin oynadığı role dair araştırmaların yapılması da büyük önem taşır. Yine bu noktada Gombrich ‘ de Dvorak’ın metodolojisini tamamiyle reddetmesine rağmen şöyle bir eleştiri getirmiştir.

(7) “ Dünyayı betimlemenin her biri kendi içerisinde bir bütün oluşturan çeşitli yolları konusunda bir açıklama getirmemiz gerekir. Bu bütünlüğün adına ister çağın ruhu, ister halk ruhu ister kan densin birey üstü bir ruhtan kaynaklanması söz konusudur. Başka toplumbilimciler gibi tarihçilerinde çoğu kez çoğu insana ortak olan ,rahatlıkla bir sınıfın, bir kuşağın veya bir ulusun egemen anlayışı diye nitelendirilecek tutumlar geliştirmişlerdir ve yatsınmamalıdır. Zamanın atmosferinde modada veya beğenide gerçekleşen değişikliklerin ,çoğu kez toplumsal değişikliklere atıfta bulunduklarından son derece yararlıdır. Gerek Riegl’in yazılarında gerekse Worringer, Dvorak ve Sedlmayr gibi yorumcularında çalışmaları da başarılıdır fakat bu yazarların en büyük buluş diye nitelendirdiklerinin en zayıf yanları olması söz konusudur.”

Bilimsel bır disiplin olan sanat tarihinde tıpkı diğer bilimler gibi bir bölümlenmeyle gidilmeli ve bireyin eser üzerindeki etkisi gözden kaçmamamlıdır.21. yy da en çok gelime gösteren tıp bilimini, genetik ve immünoloji(bağışıklık sistemi) adı altında alt bölümlere ayrılmıştır. Son yıllarda İmmünoloji ve genetik alanındaki çalışmalara ağırlık verilmektedir. Her bireyin farklı bir gen haritası vardır. Hastalıkların tedavisinde her hastanın farklı tepkiler vermesi söz konusudur. Burada hastanın psikolojisi ve genetik faktörleri devreye girmiştir.Bilim alanında ,artık birey ön plandadır. Bilim dalı her ne olursa olsun buna sanat tarihide dahildir, bireyin fonksiyonu reddedilemez bir gerçektir. Bu da bilimin gelişebilmesi için daha çok bilim adamı ve en önemlisi de araştırma merkezlerinin açılmasını gerektirmektedir. Bilimin her alanında bireye doğru bir yöneliş söz konusudur. Aynı zamanda Çağın ruhu kapsamında sanat tarihi verilerini incelediğimizde çağını aşan sanat ürünlerini ve sanatçıların hangi kapsamda değerlendirileceği bir açmaz olarak karşımıza çıkar.

 

 Dipnotlar

(1)www.dictianryofarthistorians.org/dvorak.m.htm,Dvorak Max,09.10.2006,s.1-2

(2)Hadjınıcolaou,Nicos(1998),Sanat tarihi ve Sınıf Mücadelesi,Kaynak yayınları,İstanbul,s.55-56

(3) Hadjınıcolaou,Nicos(1998),Sanat tarihi ve Sınıf Mücadelesi,Kaynak yayınları,İstanbul,s.68-69

(4)Ranke okulunda yetişmiş olan ve tarih bilimini çıkış noktası olarak ele alan Dilthey, Hegel den beri Almanya da kültür tarihi bakımından en büyük tarihçi olmuştur. Tinsel bilimlerin bilgi kuramının yaratıcısı olmuştur. Tinsel bilimlere bilimsel bir temel koymanın zorunluluğunu çağının bir buyruğu olarak görüyordu. Pozitivistlerle ortak noktaları olmasına rağmen, pozitivizmin tinsel dünyaya olumsuz etkileri olduğunu söylemiştir. Bundan dolayı Dilthey temel düşüncesinin “yaşantıyı felsefe yapmanın temelne oturtmak” olduğunu belirtir. Yaşama onda tinle, ruhla, özne ile aynı anlamdadır. Dilthey anlamaya dayanan psikolojisini tinsel bilimlerin temeli olarak öne sürer. O zamana dek yapılan ruh bilim araştırmacılarının bilgiye yönelmesine, ereğinin bilgi olmasına karşılık, Dilthey ‘in öne sürdüğü yeni ruh bilim böylece bir anlamaya yönelir, anlamaya erişmeye çalışır. Başkalarının ruh edimlerini onlarla birlikte duyarak onların içine girerek ve bu edimleri sonradan gerçekleştirerek kendinin ki yapmaya çalışır. Tarihin değeri insanın kendini tarih içersinde tanımasındandır,der .İnsanın ne olduğunu ancak tarih yoluyla yaşayıp anlarız .Dünya tarihinde insanların dünyaya çeşitli tiplerden baktığını görürüz. Felsefe,din ve sanat dünyayı tanımlamamıza yarar. Felsefe ,din ve sanat arasında bir sıra ayrılığı yoktur. Her bir tarih dönemi anlamını kendi içinde taşır. Her tarih dönemini ancak onu kendi içinde yeniden yaşayarak ,sonradan yaşayarak anlayabiliriz. Böylece Dilthey  tarihselcilik akımının temsilcisi olmuştur.

(5)Bozkurt,Nejat(2004),Sanat ve Estetik kuralları,Asa kitabevi,s.30-31

(6) Hadjınıcolaou,Nicos(1998),Sanat tarihi ve Sınıf Mücadelesi,Kaynak yayınları,İstanbul,s.25

(7)Gombrich.E.H(1992)Sanat ve Yanılsama,Remzi Kitabevi,İstanbul,s.34

Kaynakça

Akarsu,Bedia(1987), Çağdaş Felsefe, İnkilap Kitabevi,2.Basım

Bozkurt,Nejat(2004),Sanat ve Estetik kuralları, Asa kitabevi,4.Basım

Burckhardt,Jacop(1978)İtalya da Rönesans Kültürü II,Kültür bakanlığı,2 .basım

Gombrich.E.H(1992)Sanat ve Yanılsama, Remzi Kitabevi ,İstanbul

Hadjınıcolaou,Nicos(1998),Sanat tarihi ve Sınıf Mücadelesi, Kaynak yayınları,İstanbul

Batur,Enis(1987)Estetik Ütopya, B/F/S Sanat yayınları, İstanbul

Panofsky,Erwin(1995) İkonografi ve İkonoloji, Renaıssance sanatının incelenmesine giriş, Afa yayıncılık

Wölfflin Heinrich(1995),Sanat tarihinin Temel Kavramları, Remzi kitabevi,4.Basım

Etiketlendi:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

dipnotsanat sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et