Kavramsal Sanat / Conceptual Art

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki formel sanat eğilimlerinin her türlüsüne karşı bir tepki olarak ortaya çıkan “Concept Art”(Kavram Sanatı) vurgusu, terim olarak ilk kez 1961’de Henry Fiynt tarafından kullanılmıştır. Formlara karşı düşünceler ve birden fazla düşünceye de açılan kavramlar önerilmeye başlanmıştır. Sol LeWitt “Paragraphs on Conceptual Art”’ı 1967’de kaleme almış, bu metin adeta bir Kavramsal Sanat bildirgesi olarak görülmüştür.1969’da bu kez “Sentences on Conceptual Art” ı kaleme almış, burada düşünceyi kavramdan ayırarak, bir kavramın birden fazla düşünce taşıyabileceği konusunun altını çizmiştir.  Bu metinle hem kendisi, hem de diğer Kavramsal sanatçılar için adeta bir manifesto ortaya koyduğunu bir çok kaynak savunur.

Kavramsal sanatla uğraşanlar form yerine kavram önermekle içerik ile ilgili olana yöneldiklerini ortaya koymakla kalmıyor, dil olgusunun obje ile yer değiştirdiğine dair bir sinyal de yakmış oluyorlardı.02-23 Aralık 1966’da Mel Bochner tarafından New York Visual Arts Gallery School of Visual Arts’da düzenlenen ilk Kavramsal Sanat sergisidir. Geniş anlamda ,sanatı kuramsal düzlemde çözümlemeyi, yapısını araştırmayı ve yeniden tanımlamayı amaçlayan, mantık felsefe gibi  zihinsel süreçlerle yakından ilişkili bir sanattır. Kavramsal Sanat’ın salt tek başına varlık göstermesi tatmin edici olamamış ancak 60’lı yıllarda nesneyi reddeden veya reddettiği gözlenen ne kadar hareket varsa(Art Povera, Happening, Performans sanatı, Body art, Process art,Video art ,Environmental art, Land art vb.) varsa hepsinden yararlanmıştır. Tüm bu sanatların ortak özelliği düşünceyi kavramı iletmede araç olarak dili, çeşitli nesneleri ,insanın kendisini ya da doğayı kullanmalarına karşın, bu göstergelerin hiçbir zaman sanat yapıtı olarak algılanmamasının gerekliliğidir. Bu sanatlarda eğer bir yapıt aranıyorsa bu ancak sanatçının iletmek istediği düşünce ve kavramdır. Kavramsal Sanat, sanatsal üretimi ,izleyicinin edilgen seyrine sunulmuş üstün bir meta yada fetiş olmaktan kurtarmayı amaçlayan  köktenci bir girişim olarakta tanımlanır. Bu bağlamda Kavramsal Sanat ,1960-70 arası dönemin sanatsal yaklaşımının özel adı olarak alındığında, sanat nesnesinin üretimini bütünüyle terk etmeyi amaçlayan bir yaklaşımdan söz edilmektedir.

Öncesinde Kavram Sanatı şeklinde beliren, ancak 60’lı yıllarda Kavramsal Sanat tanımlaması altında ortaya çıkan,birçok alanda ve aracı kullanarak kendini gösteren ve özellikle uygulamalarında sınır tanımayan bir çoşku ile dikkat çeken bu sanat olgusu iki şekilde kendini gösterir: ”Biri kavram, dolayısıyla düşüncelere dayanan boyutu, diğeri ise deneysel olan tarafdır.” Birinde düşünceden oluşa, diğerinde de oluştan düşünceye varan iki temel yöntem gözlenir. Deneysel yöntem, oluştan düşünce yaratmaya yönelenlerde mutlak temsil, bilinç, bilinçlilik durumlarının karşıtlarıyla yarattığı durumlar söz konusudur. Bu deneylerde maddi boyut beklentisi hiç bulunmadığından, mutlak temsil yokluğu da devrededir. Tüm otorite, statü, disiplin, dokunulmazlık vb. yanlarla ilişki kopartılmıştır. İşte bu yöndeki kopuşa neden olan ilk isim Duchamptır.

Sanat  var olduğu günden itibaren zaten kavramlara hep ilişkide olmuştur fakat ilk defa Duchamp ile sanatta kavram, araç olmaktan çıkarak ,amaç olarak önerilmiştir. Bu noktada Duchamp’ın-hem karşı olduğu ,hem de sanatının gelişmesinde öne ve yanına aldığı-sanatın salt kendi argümanlarıyla hareket eden yanını(boya ,fırça ,tuval vb) redderek, buna karşı ”hazır yapım” larla aklın hizmetine sokulan bir sanat önermesi önemlidir ..Duchamp’ın bilindiği üzere sanata bakışının erken yıllarında, özellikle günün modası olan kübist, hatta öncesinde empresyonist işler de yaparak, kuram meselesinin tam üzerine gitmeden kendine göre bir sanat soruşturmasına başlaması da ayrı bir değer noktasıdır. Böylece retinaya dayalı olan sanatı yıkan, yerine düşünceye dayalı bir sanata giden yolun taşlarını döşemesi önemlidir. Sanat,Goya’nın elinde farklı bir konuma giriş yaparken, yaklaşık bir yüz yıl sonrada Duchamp aracılığıyla bambaşka bir konuma giriş yapmıştır. Duchamp’ın önerisinden elli yıl sonra Kavramsal Sanat’a baş koyanlar, Duchamp’ın sadece etki alanını genişletmişlerdir. Bisiklet Tekerliği,1913 tarihli  (Resim-1) çalışmasında ,tabureye bir özne yerine nesne oturtan Duchamp ,nesne-özne yer değiştirmesiyle kavram ve kavramsallaştırmaya yönelik hareketini böylece başlatmıştır. Duchamp’ın burada önerdiği sanat “kavram”, dolayısıyla “kavramsallaştırma” olmuştur, İşte kavramsal sanat tam da bu noktada başlar.

Resim-1-Marcel Duchamp, Roue de Bicyclette 1951

Kavramsal Sanat’ın başlangıcı Duchamp ‘a ,sürekliliği ise günümüze kadar uzanmasına karşın, ilkelerinin belirlendiği asıl oluşum döneminde Avrupa ve ABD ‘de açılan sergilerle yazılan makalelerin başlıkları ,bu sanatın anlam ve içeriğini  de açıklar niteliktedir. Örneğin,”Davranışlar Biçime Dönüştüğünde “(1969),”Nesnenin Maddeleştirilmesi”(1968) ve “Zihindeki Sanat”(1970)gibi. Bu nedenle Kavramsal Sanat ilkelerini ortaya koyarken ,yılma ve yok etme uğraşı verdiği başlıca görüş ,II.Dünya Savaşı  sonrasının  kuramcısı Clement Greenberg  (1909-94) Modernizm ve Biçimcilik kuramları olmuştur. Greenberg ;biçimci sanatı ve estetizmi  savunurken, Kavramsal Sanat biçimi ve estetiği reddetmiş ,Greenberg göstergeyi, boyayı ,malzemeyi öne çıkarırken ,Kavramsal Sanat değil boya ve tuval, sanatta nesneyi yadsımıştır. Her iki görüş arasındaki en önemli fark ise ,estetizmin  sanatın “nasıl”, Kavramsal Sanatın “ niçin “ yapıldığı sorularına verdiği yanıtlardır.

Saf  Kavramsal Sanat’ın  karşı çıktığı ikinci görüş  yada akımda Dışavurumculuk akımıdır. Çünkü  Kavramsal sanat duyguyu temelden yadsır, akılcıdır ve düşünceyi temel alır .Onun ilgi alanı yalnızca gerçekliktir, Gerçekliği arayış yolunda sistemler geliştirir, Temsili olandan yararlanmaz. Kavramsal Sanat’ın yerleşik sanata köktenci bir tavırla karşı çıkışının temelinde Dadacılar da yer alır. Sanat yapıtı ile gerçek yaşam arasındaki kopukluğa karşı çıkan Dadacılar ,sanatın toplum yaşamında ayrıcalıklı bir konumda olmaması gerektiğini savunup sanatı sokağa indirmişlerdir. Duchamp ile eş zamanlı Dada hareketini önerdiği, günün-zamanın sanatıyla ilgili olana karşı olmaktı. Dada ile Duchamp’ın önerileri aynı zaman zihninin ürünleridir. Binbir yolda angaje olmuş, olmaya açık bir sanat olgusuna karşı duyulan inanç yitiminin göstergesi olarak yapılan çıkışların sahipleridir . Tüketim nesnelerine ve reklam imgelerine öncelik tanımasıyla bilinen 1960’ların Pop Sanatı ,Duchamp’ın açtığı yolda ilerlerken, Warhol ‘un imgeleri çoğaltma yönetimiyle oluşturduğu tarzsızlık, kişiliksizleştirme olgusu ile  Kavramsal Sanat’a katkıda bulunmuştur. Minimal sanat ise ,içerikten arınmış ,söylem dili en aza indirgenmiş ,dili kişiliksizleştirilmiş  işler üretmesiyle ,Kavramsal Sanat’a nesneyi ortadan kaldırma doğrultusunda yeni yöntemler önermiştir.

1960 ‘ların sonu ve 1970’lerin başında Avrupa’da ve ABD’de çok sayıda sergi düzenlenmiş ,ama bunlardan hiçbiri 1969 Leverkusen sergisi kadar birleştirici  ve simgesel bir görev taşımamıştır. Kavramsal Sanat’ın belirleyicisi kabul edilen 1970’te ki “Paris 18IV70” sergisi ise ,Kavramsal Sanat’ın iki uçnoktasını ( görselliğin geri çekilmesi  yada özellikle görselliğin korunması )birlikte ve en belirleyici örnekleriyle sergilemiştir. Kavramsal Sanat’ı kronolojik olarak yansıtan sergilerde, bu sanat çoğu kez Duchamp’ın “Taşınabilir Müze”(Resim-2) dediği , Valizdeki Kutu (Box in a Valise / Boîte-en-Valise), 1941. işiyle başlatılır. İçinde Duchamp’ın yapıtlarının küçültülmüş kopyalarını ,tıpkıbasımlarını ve fotoğraflarını taşıyan ,mukavva kutudan yapılmış bu taşınabilir müze ile sanatçı, sanatın meta değerine dikkati çekmektedir.

Resim-2-Marcel Duchamp Valizdeki Kutu (Box in a Valise / Boîte-en-Valise), 1941

 

Kavramsal Sanat olgusu Duchamp sonrasına, yani anti-art bakış  açısıyla hem birlikte,hem de sonrasını ilgilendiren bir oluşumdur .Kendinden önceki veya zamanın zihnine göre yapılan sanata karşı onları yıkıp,yeniden bir inşa önermek istenciyle ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan sanat, topluma karşı da görevler üstlenmiştir.  Kavramsal Sanat, geleneksel anlamda sanatta ne varsa,bütünüyle bunların sınırlayıcı özelliklere sahip olduğunu  düşünür. Onların özgürlükle ilgili yarattığını düşündüğü sıkıntılı durumların ortadan kaldırılarak sanatta ilerlenmesi, Kavramsal Sanat’ın belki de en temel ve kapsamlı amaçlarından biridir. Kavramsal Sanat’ın tasvir etme gibi bir görevi yoktur, zaten böyle bir şeyi yekten reddeder gözükmektedir. Bunun yerine örneklemeyi tercih eder.

Toplumsal olandan esinlenmek yerine onun içine girmeyi tercih eder. Kavramsal Sanat ta ki temel amaç. sanatın eyleme ve düşünceye dair yaptıkları üzerinden bir devrimin gerekli olduğunun altının çizilmek istenmesidir bir bakıma. Kavramsal Sanat ‘ın sadece düşünce ve kavrama dayanması değil, ayrıca görsel olanı da gözetebilmesidir; bunu direkt yapılan iş ile olmasa da,genel anlamda bir sanatçı, yapıt yapısı algısıyla ortaya koyabilmelidir. Kavramsal Sanata da değinilerde bulunan, Kavramsal sanatçıların gösterdiği protesto şekillerinin ötesinde bir eyleme yönelen, Kippenberger bunun için iyi bir örnektir. Kavramsal olana inanan bir kimsenin bir şeylerden ciddi şüpheler duyması gerektiğine dair şu açıklamayı yapar:  ”Sergilerin her zaman aşır abartıldığına dair bir hissiyatım olmuştur ve Los Angeles’da ki deneyimim bunu kanıtladı. Dünyayı kendiniz için değiştirebilirsiniz, ancak sergiler gereksizdir.

Sanat kesinlikle film değildir. Kesinlikle bunu büyük bir iş gibi düşünemezsiniz ;her zaman tek kişilik bir meseledir.” Kippenberger için az yapıtla en derin noktaya ulaşabilmek ,bunu başaranın kavramsal ya da retinal olmasının pek bir önemi yoktur.  Burada önemli olanın temel ölçütler üzerinden yürümek olduğuna işaret eder, dolayısıyla hem Kavramsal hem de retinal sanata böyle bir gözle bakmak gerektiğine inanır. Kavramsal Sanat’ın önde gelen temsilcisi Kosuth ‘a göre ,bu dönüşüm Kavramsal Sanat’ın başlangıcını belirler. “Dil” e dayalı Saf Kavramsal Sanat’ın savunucusu ABD’li Kosuth ‘un amacı ,bu sanatı Avusturyalı düşünür Ludwing Wingenstein çıkışlı İngiliz  Çözümsel|Dilsel felsefesine bağlamaktadır. Kosuth’la beraber,Terry Atkinson,Michael Baldwin,Charles Harrison  ve Mel Ramsden gibi ABD ‘li sanatçılardan oluşan  Sanat ve Dil grubu ,eleştirmenlerin  entelektüel yazılarına tepki olarak ,dil bilimsel açıdan sanatı çözümlemeyi  ve Kavramsal Sanat’ın  kuramını oluşturmayı amaçlıyorlardı.

Kosuth ,temelde birbirleriyle aynı düşünceden yola çıkan  Bir ve Üç İskemle (Resim-3)ile Bir ve Üç Cam adlı işlerinde(1965),ele aldığı nesnenin kendisini ,fotoğrafını ve yazılı olarak sözlük anlamını bir arada sergilemiş; aynı anlamı veren farklı göstergelerin,farklı gerçekçiliklere sahip olduğunu kanıtlamak istemiştir.

Resim-3  Kosuth-Joseph, Bir ve Üç Sandalye, 1965

 

Kavramsal sanat kapsamında  en erken tarihli eserlerden biride Rauschenberg ‘in “Silinmiş De Kooning Çizimi” (1953)(Resim-4) adlı işidir. Rauschenberg, tanınmış bir sanatçının desenini silerek(silme eylemi ve süreciyle) kendi yapıtını oluşturmuştur.

Resim-4-Robert Rauschenberg, Silinmiş de Kooning Çizimi,1953

 

Reınhardt,1954’te başlattığı “ikonografisiz ikonalar ; saf, soyut, nesnesiz sanat nesneleri” olarak adlandırdığı siyah resimleriyle ,yok olma noktasına gelen görselliğin son ressamıdır. Kleın’in Paris İris Clert Galerisi’nde açtığı” Boşluk”(1958) sergisi ve 1959’da Piero Manzoni’nin  ,9 1000m uzunlukta kağıtlar  üstüne çizgi çizip ,bunları onayladıktan sonra paketleyerek oluşturduğu sanat nesneleri, yine Kavramsal Sanat’ın ilk örnekleri arasında yer alır. Arman ise ,1960’ta  İris Clert Galerisi’nde bu kez tavana kadar artık malzeme ve hurda ile doldurarak “Doluluk” sergisini açmıştır. Kavramsal Sanat’ın uç nokta örneklerinden biri 1961’de Rauschenberg ‘in, portresini yaptırmak isteyen galerici İris Clert’e çektiği telgraf metnidir. Oldenburg 1961 ‘de New York’ta açtığı ünlü “Dükkan” nın da (Resim-5),arkadaşlarıyla birlikte, görselliği yok etmek yerine ,ürettiği sanat yapıtlarını sınırsız biçimde çoğaltıp satarak yapıtın meta değerini küçümsemiştir.1963’te R.Morris ,”Sanat Yapıtından Estetiğin Kaldırılması “ raporunu yayınlamıştır. Morris’in işleri Kavramsal Sanat’ın bir çok özelliğini birlikte içerir. Totoloji ,dil kullanımı, görselliğin kaybolması, işe zaman ve mekanı katma  vb…Zaman kavramını işleyen bir başka sanatçı da On Kawara’dır. Kawara, sanat çevresinden kişilere değişik kentlerden sürekli kendisi üzerine bilgi veren  kartpostallar yollamıştır.

Claes Oldenburg, The Store (Dükkan), 1961

 

Lewitt’in 1966 tarihli “Çizimler Dizisi I,II,III,IV” dilsel bir yapı dışında ,birbirini izleyen ve önceden belirlenmiş mantık modellerini kapsar . Sol LeWitt,hazırladığı ve Kavramsal Sanatı kendine göre açımladığı iki yazısı irdelendiğinde Kavramsal Sanat’ın bir his değil de, düşünce işi olduğu görüşüne götürür.Kavramsal Sanat iddasındaki işlerin entelektüellik içeren ,dolayısıyla akla dayalı yanları olduğu vurgulamasına rağmen, hiyerarşik olmayan tin denilebilecek alanla da yakın ilişkileri olmuştur.Örneğin Bill Viola videolarının güçlü etkilerinin odağı da tinselliktir. Kavramsal Sanat kapsamında  en önemli kişilerden biride daha 1960’ lar da Fluxus grubu içinde öne çıkan Beuys ‘dur. Beuys,Kavramsal Sanatı toplumsal ve siyasal olaylarla ilişkilendiren “sosyal plastik” adını verdiği eylemleri ve Yerleştirmeleriyle tanınmıştır.Beuys’ un bütün eylemleri  temel insan davranışlarıyla ilgili kavramların imgesel biçimlerine dayanmaktadır. Simgesel dili nedeniyle ,yerleştirmelerinde imge olarak çeşitli nesneler (keçe,katran ,bal vb) kullanan Beuys ,sanatı bilgi aktarım yolu olarak görmüş, ancak bilgi aktarımın kökeninin kullanılan nesneden değil “kendisinden” “düşünceden” geldiğini savunmuştur.

 Joseph Beuys, “Yönlendirici Kuvvetler”, 1974.

 

1960’lı yılların tamamına yayılan ve 70’li yıllarda da varlık gösteren Kavramsal Sanat olgusu, büyük bir hızla genleşmiş ve tüm dünyada temsilcilerini oluşturmuş,bugünde etkin olmaya devam etmektedir.,Duchamp sonrası bu nesne yeni bir “dil” olarak kabul görmüş,1970’lerden başlayarak göstergebiliminde etkisiyle bütün çağa egemen olmuştur. Hazır-nesne ile sanat bir biçim sorunu olmaktan çıkıp ,işlev sorununa dönüşmüştür. Kavramsal Sanat olgusu sanatı yapan sanatçılar değil, sanattır vurgusuyla da yakından bağlantılıdır .Bu bağlamda açık şekilde sanatın küresel bir mevzu olarak kendini devreye sokmuştur. Küreselleşme paralelinde gelişen Kavramsal Sanat ,bir adım sonra da o küreselleşmenin 90’lı yıllarla birlikte  kalabalıklaştırdığını ve dolayısıyla ona zarar verdiği düşünülebilinir.

 

Kaynakça:

Antmen, A. (2008). 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar, İstanbul: Sel Yayıncılık.

Hans Richter,Dada:Art and Anti-Art(Second)(World of Art),2016,Thames &Hudson

Nazan İprişoğlu,Mahzar İprişoğlu,Sanatta Devrim,Remzi Kitapevi,1993

Noberrt Lynton,(çev:Cevat Çapan,sadi Öz),Modern Sanatın Öyküsü,Remzi Kitapevi

Özkan Eroğlu,Kavramsal Sanat,2020,Tekhne yayınları,İstabul

Semra Germaner,1960 Sonrası Sanat –Akımlar,Eğilimler,Gruplar,Sanatçılar,1997,Kabalcı yayınevi,İstanbul

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

dipnotsanat sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et