Eugene Delacroix‘in “La liberte guidant le peuple” (Halka yol gösteren özgürlük) adlı yapıtının analizi  

                  “La liberte guidant le peuple” (Halka yol gösteren özgürlük) adlı eser 28 Temmuz 1830’ da, Paris’in birkaç kilometre dışında V.Charlex ‘ın yaz aylarını geçirdiği St. Cloud meydanında geçmektedir .27-28-29 Temmuz 1830 günleri  Fransa tarihinde şanlı bir üç gün olmuştur. Alman şair Heinrich Heine Paris’teki evinde “ ve nasıl büyük ve azametliydi Parisliler” demiştir. Paris’in tebası ve kralın askerleri karşı karşıya gelmiştir .Barikat inşa edilmiş, nişancılar ateş açmış ve insanlar ölmüştür .Sabahın erken saatlerinde kralın askerleri krala  “ bu ayaklanma isyan değil bu bir devrim “ dediler .Bu mücadelede barikatlarda birlikte olan kişilerin farklı bir geçmiş yaşantıları vardır. Kompozisyonun merkezinde yer alan ve özgürlüğü temsil eden kadın bir Grek tanrıçası gibi resmedilmiştir. Oysaki isyancıların tam bir lideri yokken Delacroix bir kadını seçmiştir. Kadının bir elinde üç renkli Fransız bayrağı ve bir elinde tüfek yer alır .Bayrağın aydınlık ve canlı renkleri bir barok sanatçısı gibi farklı ışık kaynaklarıyla oluşturulmuş eserde resmin merkezine oturur. Liberty yol gösterdiği taraftarlarına verdiği sürüp giden bir onur, görkem ifadesi üzerinde taşımaktadır. Burjuvalarda silindir şapkalar frak ve yan bağlı kravat ve yanlarına aldıkları bir çifte av tüfeği yer alır. İşçilerde ise kasket, açık yakalı bir gömlek ve kullandıkları bir kılıç vardır. Liberty ‘in solunda yeni yetme afacan bir sokak çocuğunun iki elinde salladığı bir tabanca  ve iki köşeli bir şapka ile Ecollo Poly Technique nin  öğrencisi gibi tanımlayabileceğimiz bir kıyafetle yer almaktadır. Bu okul Auquste Comte eğitim almış olduğu pozitivist düşüncenin merkezidir. Hatırı sayılır 7.000-8.000 Paris’li militan o gün barikatte dövüşmüşler ,kadınlar ve çocuklarda onlarladır. 800.000 şehir sakini de bu eserde silik bir şekilde yer almaktadır. Bu mücadeleye itibarlı bir yakınlık duymuşlar ve şehrin tamamından asilere yiyecek   ve içecek  cephane temin edip, parke taşlarını ve eşya  parçalarını pencereden askerlerin başına yığdırmışlardır. Delacroix’in tablosunda ölmüş  askerler görülmektedir .Ayrıca  pantolonu ,çorapları ve ayakkabıları çıkarılmış çıplak vaziyette yatan başka bir asker görülmektedir. Ayaklanmada caddelerde sokaklarda sadece işçiler ve burjuvalar yoktur, çatışmalar sırasında çıkan bir çok organize dilenci çeteleri oluşmuştur. Delacroix’in barikatı şehrin eski bölgelerinde ara sokaklarda kurulmamıştır ,geniş bir meydandadır. Bugün ki Basbille sarayının bulunduğu bölgede eski adıyla Saint Antione ‘ de  kurulmuştur  Resim de arka planda iç karartıcı olarak görülen yüksek binalar zamanında kralın hapishaneleri  olarak kullanılıyordu ve arka planda kral güçlerinin yürüyüşü görülmektedir. Eserde sanatçı güneşli bir günü bastıran top tüfek dumanını farklı ışık kaynaklarıyla ve diagonel hatlarla birleştirip resimsel enerjiyi romantik bir tarzla aktarmış ve aydınlanma döneminin ideallerine göre yetişmiş öte yandan tarihsel olaylar karşısında düş kırıklığına uğramış sanatçı Bonapart dönemine özlemini alegorik bir anlatımla sunmuştur. Romantizim sanatçıya toplumsal bir rol yükler. Öğretmek ve inandırmak genellikle sanatın İşlevleri arasında yer almıştır. Öyle zamanlar olmuştur ki sanatın propagandacı niteliği özellikle ağırlık kazanmıştır. Delacroix edebiyat ve tarihten aldığı konuları kendi zengin ve duyumsal yorumlarıyla işleyerek, bunları oldukça kişisel bir anlatımla ortaya koymaktadır. Resme bakan kişide bir titreşim yaratmayı amaçlayan sanatçı biçimlerle renklerin o kişinin içine işlemesini, müziğin dinleyici sarsıp heyecanlandırdığı gibi  resime bakan kişide heyecan ve yankı yaratması söz konusuydu .Bu da Delacroix’ın  “resimde müziksel öğe” dediği biçimlerin ve renklerin gücü dediğimiz özelliğinin kullanılmasından kaynaklanıyordu.

              Temmuz devrimi Fransa da zor oluşturulmuş bir hareketin değişikliğiydi .Bunu çekiçle dövülmüş bir demir parçasına benzetebiliriz. Kral tanrının bir lütfu olarak görülürken artık halkın temsilcisi olmuştur. Yemin törenlerinde ve kanunlarda artık tanrının temsilcisi değil halkın temsilcisi olarak geçmektedir. Halkın sert ayaklanması ile tahta geçen kralın işi hiçte kolay değildi. Cesur barikat dövüşlerine madalyonları verilirken çocuklar ve kadınlara da verildi. Ölenlerin anısına yapılan sütun yazısı da hızlı bir şekilde inşa edildi. Hector Berlioz tarafından büyük bir ihtişamla oluşturuldu ve bu eseri hala Bastille de görebiliriz.

              1831 ‘de bu isyan en kanlı şekilde Paris salonlarında kırk üzerinde eserle sergilenmiştir. ”Halka yol gösteren özgürlük ” adlı bu eser de bunlar içinde yer alır. Kral tarafından  3.000 Frank’a alınıp bir ofis dekorasyonu olarak kullanılmıştır.

RESİM DETAY 1( İŞÇİ TASVİRLERİ)

              Omuz askıları gömlek ve yeleklerinin üzerinde görülen, tabancası beline bağlı kırmızı, mavi beyaz renklerden  oluşan eşarba saplı bir vaziyette duran bu asi burjuva  sınıfından değildir, fakat bir işçiye daha çok benzemektedir. Belki de 27 Temmuz sabahı aniden kendilerini sokakta bulan 6.000 matbaa işçisinden biridir. Kralın askerleri aynı öğleden sonra şehir merkezinde toplanan büyük kalabalığı dağıtmaya çalıştığı zaman o kalabalık sinirli matbaacılardı. İlk taşı kim attı diye söylüyorlardı. Basım evlerinin kapatılması ayaklanmanın ilk nedeniydi. Bu  kralın talimatıyla basının özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla yapılmıştı  Gazeteler ve tüm içerikleri 7 gün boyunca sansürden geçirildiler ve yapılan açıklamada sözde basım işlerini ilerletmek içindi. Basım işçileri hükümet tarafından kargaşanın ,düzensizliğin bir nedeni olarak belirlenmişlerdi. Hükümete göre onlar izinsiz olarak meydana çıkmış ve kendi basım evlerini yağmalamışlardı. Basının susturulmasına karşı oluşturulan kışkırtıcı, kızdırıcı, muhalif protestolar gizlice basılmaya  yürütülmeye başlanmıştır. Evlerin duvarlarına asılan afişler ile halkın haber alması sağlanmıştır. Bu afişler uyarısız habersiz olarak üzerine ateş açılan kalabalıkların(basım işçilerinin)duygularını alevlendirmiş ,onların kaldırım taşlarıyla bile olsa karşı koymalarının itici gücü olmuşlardır. Basın özgürlüğü ve kendi parlemantoları için Paris’ liler ilk ve önemli olan savunmaları olan barikatları kullandılar .Bu işçiler birçok burjuvanın da umulmadık şekilde, kendi saflarına katıldığını görmüşlerdir. Onların basın için kendileriyle birlikte çarpışmalarına anlam verememişlerdir.1830 yılından önce hiçbir politik parti kendilerini işçi haklarıyla çalışan sınıfla ilişkilendiremezdi. Yasalarca yasaklanmıştı,20 kişiden fazla bir insanın bir araya gelmesi, toplu anlaşma yapması, grev yapması konusunda izole olmuşlardı .Bu yıllarda işçilerin ekonomik durumları oldukça kötüydü. Yoksulluk ve açlık nedeniyle her zaman isyana uygun bir ortam mevcuttu ve ilk kurşun atıldığında işçilerin bir çoğu gerçekten ne için mücadele etmeleri gerektiğini anladılar.1789 ruhu yeniden canlandı, özgürlük tekrardan tehlikedeydi. Zorba alaşağı edilmeliydi, işçi sınıfının büyük bölümü bu savaşa katılmalıydı. O dönemim yazarlarından ve görgü tanıklarından olan Stendhal şöyle demiştir, “ 28 Temmuz da 100 kişiden sadece 1 kişi düzgün giyimliydi. Diğerleri çorapsız ve ceketsiz perişandı”  Barikatlardaki bu işçiler  burjuvaların yaşam şartlarına kavuşmak arzusundaydılar. Orta sınıf ise çok şaşırmaktaydı bu olaylar sırasında  sıkıntıdan her türlü içkiyi içen bu işçiler devrim sırasında 1-2 olay dışında hiçbir yağma ve  kundakçılık olayına karışmamıştır. Temmuz devriminin sonunda burjuvalarla kurulan dostluk havası kaybolmuş  sadece toprak sahibi burjuvalar ödüllendirilmiştir .İşçiler yine hiçbir şey kazanamamıştır. Ekmek fiyatları artmaya devam etmiş, işsizlik artmış ve 4 yıl sonra Kral yönetimi grev yapan işçilerin üzerine ateş açmıştır  Bu Edmund Burke ‘ın  şu sözünü hatırlatır.”soylu sınıfın en eski çıkarlarıyla paranın yeni çıkarları arasındaki savaş”

RESİM DETAYI 2 (DELACROIX)

                 Bir burjuvayı temsil eden bu figürde Delacroix Theophile Gautier ‘in yazdığı gibi kendini solgun cildi, gür siyah saçları, kedi gibi olan ifadesi, kalın dağılmış kaşlarıyla bir hint prensesini hatırlatan ifadesiyle resmetmiştir. Her şeye rağmen Delacroix, Temmuz devrimi boyunca Paris’e yerleşmiştir, gözüyle tanık oldukları karşısında buradan ayrılmadı. Delacroix erkek kardeşine  şöyle yazdı: “Ben ülkem için yaşamazsam, azda olsa onun için resim yapmalıyım “ Onun gözlerindeki resim, barikatte moda olan ipek fötr şapkalı burjuvalardı. Onun için bu şapka bir moda ,zerafet değildi bu tür kullanışlardan gözlerini kaçırıyordu, bu işe gönülden bağlıydı.

           Büyük Alexandre Dumas ‘ın gözlemlerine göre sanatçı ayaklanmanın ilk evresinde özellikle çok hevesli değildi ve onun ilgilendiği, sempatizanı olduğu konu yalnızca samimiyetle Fransız bayrağının Notre-dame kulesinde düşüyor olmasıydı. Bu bayrak için Delacroix ‘in en büyük erkek kardeşi  Napolyon’un emrinde Friedland savaşında ölmüştü. Ressamın  diğer büyük kardeşi de bir general gibi kabul edilmiş, Bourbons savaşında Napolyon askerlerine karşı yaşadığı hayal kırıklığından bahsetmiştir. Şair Alfred de Musset (1810-1857) şiirlerinde bu betimlemelere yer verdi. Onlar hoşnutsuzdu, onların çocukluk çağındaki dinledikleri kahramanlık hikayeleri ve ihtişam bitmişti, şimdi onlar fötr bir şapkayla kandırılmış, Bourbons ‘ da ki azametin altında kalmışlardı.

                    Burjuvalar,ancak 28 Temmuz 1830’da  kendileri için küçük bir barikat oluşturabilmişlerdir. Mücadele sırasında evlerinde beklemişlerdir(çünkü onlara mahkeme kararıyla geniş bir değişiklik yapılacağına dair bilgi gelmiştir)Liberal gazeteciler onların ateşli sözcülerine bir yazı yazmışlar  tekrardan direnmeyip zorbalık çıkarmamalarını ve böylelikle yazı masalarının güvenliğini sağlayacaklarını yazmışlardır. Böylelikle bu mücadelede çok fazla bulunmadılar. Fakat onların sözleri  genç nesil tarafından duyuldu ve onlar romantizmin coşkusuyla  dövüşmeye ve ölmeye hazırdılar.1830 Temmuz devriminde binbaşıları genç bir adam ya da ona eş genç bir çocuktu. tıpkı Delacroix’in  resminde tabancayı elinde sallayan  yaramaz çocuk gibi. Romantik yazar Victor Hugo (28 Temmuz da evinde oturuyordu çünkü eşinin doğum sancısı başlamıştı) Bu hareketi 1862 tarihli “les Miserables “ adlı romanında ele almıştır. Genç gözüpek delikanlı Gavroche , Paris’in hendeklerinde barikatın yan kenarında yakalandı, alaycı bir ifadeyle şarkılar söylüyordu, yoksulluğa dair…ve bir kahraman olarak öldü. Belki de, Victor Hugo ‘nun Delacroix ‘in resminden aldığı büyüleyici atmosfer ve politik yükleme Fransız Romantiklerinin baş yapıtı haline gelmiştir.

RESİM DETAYI 3 (PARİS BARİKATLARI KURDU)

                 Delacroix’ ın barikatı şehrin eski bölgelerinde ara sokaklarda kurulmamışştır. Geniş bir meydandadır. Bugün ki Bastille sarayının bulunduğu bölgede eski adıyla Saint-Antoine de kurulmuştur.(resimde arkada iç karartıcı olarak görülen yüksek binalar zamanında kralın hapishaneleri olarak kullanılıyordu) 1830’ da bu meydan etrafı moloz dökük evlerle çevrili çorak bir araziydi. Arka planda Kral güçlerinin yürüyüşü görülmektedir. Çanların ara vermeden çalması Versailles için sıkıntıların habercisiydi.. Devrimin yasaklı marşları devamlı olarak duyuluyordu. Üç renkli eski bayrak uzakta Notr-Dame kulelerinde dalgalanıyordu. Toplulukların öğleden sonra  3’te hep bir  ağızda tempo tutarak marşlar söylüyorlardı, hep bir ağızdan gönülden söyledikleri marş ‘ Marseillaise’ idi.1792 yılının 23-24 Nisan günleri Starasbourg kenti belediye başkanının evinde  Rouget Delilse  ‘nin bestelediği ‘ Marseillaise’ , A.Thomas ‘ın parça üzerinde değişiklik yapmasıyla 1889 ‘da resmen Fransız ulusal ezgisi sayılmıştır.

                 28 Temmuz 1830’da Paris’te yaklaşık 400-600 arası barikat kurulmuştur. Barikatlerin en üstünde kesilmiş ağaçlar  ,evlerden topladıkları dolaplar, masalar vardı. Çok seyrek olarakta devrilmiş minibüsler, araçlar vardır. Ellerine ne geçerse kullanmışlardır .Dağınık parke taşları da topluluğun önünde saldırıda kullanılan fiğürler olarak ön plana çıkartılmaktadır..

         Paris’te barikat kurmak bir gelenek olmuştu. Şehrin militan ruhlu insanları 1588 ve 1648 yıllarında da kralın güçlerine karşı  caddelerde barikatlar kurmuşlardı. Her iki olayda da Henry III ve Louis XIV  acilen şehri terk etmek zorunda kalmışlardır..Louis bu inatçı ve isyankar Paris’lileri hiç affetmemiş ve bu nedenle Versailles ‘ e taşınmıştır.

                Henriee Heinrich vatandaşı olan Ludwing Borne 1830 da Paris’e  geldiğinde botlarını çıkarmak zorunda olduğunu hissetmiştir.” Bir insan bu mukaddes parke taşlarında çıplak ayakla yürümelidir.” Parke taşlarının Temmuz devriminde oynadığı zor rolü biliyordu. Barikatların temel taşı olarak çok hızlıca yeniden sökülebliyor ve barikatlara taşınıyorlardı. Ayrıca camlardan Kralın askerlerinin kafasına atılmak için  kullanılıyorlardı. Gelecek hükümetler bu olaylardan derslerini alacak  ve acilen tüm yolları  çakıl ve asfalt yapacaklardır. Böylece bu tehlikeli taşlardan kurtulacaklardır. Ayrıca şehrin  tarihi merkezindeki bir çok binayı yıkacak ,dolambaçlı barikat kurmaya uygun yolları ortadan kaldıracaklardı. Böylece Kralın atlı süvarilerinin saldırılarına karşı koyabilecek barikatlar kuramıyacaklardı. Bunlara rağmen 1848-1872 yılları arasında yinede barikatlar kurulmuştur.Hatta yakın zamanda 1968 ‘ler de bile barikatlar Paris sokaklarında var olmuştur.

    1830 yılında en çok tercih edilen,ihtiyaç duyulan şeydi silahlar. Sadece 3 yıl öncesi kralın önünde yapılan resmi törende saygısızca sıkılan bir kurşun sonucu hükümet geleneksel milis kuvvetlerini kaldırmaya karar vermişlerdir. Ancak anlaşılmaz bir nedenle hükümet bu özel kuvvetlerin silah bırakmasını sağlayamamıştı. Silahlarını ellerinden almakta başarısız olmuştu. Kendi kendilerini donatamadıkları için milis kuvvetlerden ayrılan işçiler cephanelikleri yağmalayarak silahlanmışlardır. Ayrıca müzelerdeki tarihi tabanca ve kılıçlara da el koymuşlardır.Hala silahı olmayanlar ise barikatte çarpışarak ölen arkadaşlarının silahlarını alıyorlardı.

RESİM DETAYI 4(LIBERTY)

         Mavi,beyaz ve kırmızı bayrak dövüşenlerin, yaralıların ve ölenlerin başları üzerinde dalgalanıyordu. Bu bayrağın resimdeki görevi,gözlerimizi  parçalanmış yaralanmış adamlardan Tanrıça Liberty’ye götürüyordu. Bu bayrak hazırlıksız bir şekilde 3 renk kumaşın birleştirilmesiyle oluşturulmuştu.. Buda bize 28 Temmuz öğlen saatinde ayaklanmanın aniden çıktığını gösterir.

        Üç renkli bayrak,1789 devrimi esnasında yaratılmıştır. Paris halk ordusu şehirde iki renkli (kırmızı-mavi) şapka rozetleri kullanmaya başlamışlar ve XVI Louis, onları onaylamaya mecbur kalmış fakat beyaz rengi de kabul etmeleri şartıyla. Devrimci askerler  3 rengi Fransa’nın ulusal bayrağı yaptılar ve Napolyan ‘da bu uygulamaya devam etmiştir. 21 Ekim 1790 kurucu meclisteki oylama sonucu, üç renkli Fransız bayrağın, resmen devletin bayrağı olarak kabul edilmiştir.1815’te Bourbouns ‘ ta yasaklanan bu bayrak, yenisiyle onların beyaz renginden dahil edildiği bayrakla değiştirilmiştir.1830 yılında bu üç renk büyük karışıklığa yol açtı. Zaman zaman aykırı duygular uyandırdı. Yeni kuşak ,genç nesil ve Cumhuriyetçiler ,eski bayrağın anlamının insanların egemenliği ve özgürlüğün zaferinin, zorbalığın istibatçı hükümetin üzerinde olduğunu söylüyorlardı.İnsanların bir çoğu için, bu bayrak sadece ve tamamiyle yurtseverliğin geçmişini hatırlatıyordu. Hafızalarında büyük,şanlı Fransız tarihinin bir devri olarak kalmıştı.Napolyon özgürlüğü kabul ettiği zaman Fransız uygarlığı ve şanı bütün Avrupa’ya yayılmıştı.

    Bu iri yarı kadın, dalgalanan bayrağıyla devrimin kutsal emanetiydi.1789 ‘da hürriyet heykelleri her yerde inşa edilmiştir.(19. Yy sonunda Fransa,Amerika birleşik devletlerine özgürlük heykelini değişmeyen ,paralel bir manada verecektir.)

      Liberty’in başındaki kırmızı kep,bir çok kişiyi şoke etmiş ve onu kesmişlerdi. Bu kırmızı kep  1792 Jacobin ‘lerin saldırgan-militan devrimci hareketlerinde onlarla özdeşleşip bu harekete hizmet etmiştir ki onlar Paris komününü kurmuşlardır ve bu kep cumhuriyetin yanında kanlı terörün sembolüde olmuştur. Belirsiz değerlere,devrimci düşüncelere bir kuramsal kanıtlama getiren Kant aklımıza gelir.Kant bizzat insan varlığının dışında hiç bir şey özgür insanın seçimi hakkında karar veremez der burada tam bir jakoben ahlak söz konusudur. Bütün insanlar özgür ve eşittir, işte nesnel ilkeye dayanan bireycilik, işte uscul bir şekilde ortaya konulan öznelliğin zorunluluğu ve duygunun gerçekliği. Bu iki görünen ayrılmaz bir parçaydı, birini diğerinde bağımsız göremezdik. Bu tutum, siyaset adamları ,bankacılar, gazeteciler ve diğer barikat savaşçıları tarafından kabul edildi, istiyorlardı.

   Üç renk değişmeyen ulusal bayrak olarak kalacaktı. Fakat bu üç renkli bayrakla ilgili yağlı boya tablolar başka hiç biryerde  dalgalanmayacak, sadece kraliyetle ilgili odalarda iştira edecekti ve bu bayrak gözden kaybolup sıkıcı saray koridorlarında uzun süre kalacaktır. Delacroix bunu sorgulayana kadar 1848 devrimi esnasında kısa bir süre sonra bu konuda zorlamalar yine olmuş 1855 ‘de düzenli sergilerde de sergilenmiştir.Bu eser 1874 ‘te Louvre da sergilenmiştir.

Kaynakça

Alfred,S.(2018),Delacroix(1798-1863) Catalogue de ı’exprestion,Hazen yayınevi

Frantz,H..(1906),Delacroix,Universty of Michigan(1 Ocak 1906)

Jobert,B..(2018),Delacroix:New and Explanded,Princeton Universty Press

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

dipnotsanat sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et