Görsel Azad Yeman’a Aittir.
SEN BEYAZ BİR KADINSIN
uzaktaki
ben ki tek damla şarap içmedim
ekmeğin beyaz zeytinin siyah
olduğunu biliyorum
asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
benim kusturucu sarhoşluğum
yoksulluğum
yüzüme bakmasan da
yağmura düşürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin
ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
senin için dokuduğum basma ve pazen
denizin yeşilinden süzdüğüm balık
göğün mavisinden çaldığım kuş
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarıları
boğazım kurumuş içim bir kalabalık
sıcacık mısralar okudumsa yunus’ dan
senin için okudum
geceyarıları
sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki
Gözlerin aklımdan çıkmıyor
sen beyaz bir kadınsın karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
üşümüş yastığına koyuyor musun
uyuyor musun
Son yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi,Ataol Behramoğlu 2,Sosyal yayınları,1993,İstabul,s.569-570
İSTANBUL AĞRISI
kanatlari parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken
şangir şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eğer yine istanbulsan
yine kan köpüklü cehennem sarmaşiklari büyüteceğim
pançak pançak şiirler tüküreceğim
demek yine ben
limandaki direkler ormaninda bütün bandıralar ayaklanıyor
kapı önlerinde boyunlarini bükmüş tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarini aydınlatan telaviv şarkıları
mavi asfaltlara çökmüş
diz bağlıyor
eğer sen yine istanbulsan
kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarima uzatan
sirkeci garinda tren çığlıklariyle bıçaklanıp
intihar dumanlari içindeki haydarpaşadan
anadolu üstlerine bakıp bakıp
ağlayan
sen eğer yine istanbulsan
aldanmıyorsam
yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani şu bildiğin atilla ilhan’ı
zehirleyebilirim
sonbahar karanlıklari tuttu tutacak
tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
imtihan çıglıkları yükseliyor üniversiteden
tophane iskelesinde diesel kamyonları sarhoş
direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler
uykusuz dalgalanıyor
ulan istanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
liman liman götüren
ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
aksamlar yassıldıkca neden böyle devleşiyorlar
neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
antenlerinden
neden
peki istanbul ya ben
ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
gümrük duvarlarına yapışıiran yolcu abbas
ya benim kahrım
ya senin ağrın
ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi
burgu burgu içime boşalttığın
o senin ağrın
o senin
eğer sen yine istanbulsan
yanılmıyorsam
koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
sicilyali balıkcılara marsilyali dok işçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
eğer yine istanbulsan
eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
ulan yine sen kazandın istanbul
sen kazandın ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiç bir gün hiçbir postacı kapımı calmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine istanbulsan
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnizliğimdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
ulan bunu sen de bilirsin istanbul
kac kere yazdım kimbilir
kac kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 eylülünde birader mırç ve ben
sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
sana taptık ulan
unuttun mu
sana taptık
Son yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi,Ataol Behramoğlu 2,Sosyal yayınları,1993,İstabul,s.566-568