Görsel Erdinç Babat’a Aittir.
İnsan Resmi
Yeralti günleri bunlar
Kör yili köstebek ayı
Siyah önlüklü bir güneş
Ayazda okula gidiyor
Dizilmiş danaburunları iki keçe
Islıklıyorlar bebeyi
Çepeçevre boynumda sıçandişi bir bahçe
Oynuyorlar iki Roma bir Paris bir Peking
Karım en çok soğuk harbi seviyor
Çocuklarımızdan
Yaşamların kapısında kuyruk olmuşuz
Önde emirerleri memede piçler sütsüz analar
Aksam oldu memur çıktı kapıya
Mal gelmedi bugün dedi kapatıyoruz
Dilekçeyim masalar odalar arasında
Yürek değil, sol yanımda on altı kuruluk pul
Usulsüzüm yolsuzum
Bir uçak geçti üstümden kiçında yakamozu
Çakılmıstır yere çoktan toprakta bir çelik bitki
Fala mi baksam koparıp çiçeklerini
Düştü mü düşüyor mu düşecek mi
Yeşiller içre bir insandın önceleri
Sağda bir dağ solda bir çay çamaşır yıkayan kadınlar
Dolaş simdi çevresini yitirmiş insan resimleri gibi
Can Yücel,Sevgi Duvarı,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,XXV.basım,İstanbul,s64-65.
Babalık
Sakaryanın üstünde iki yangın kuşu
Suyun gözünü boyuyor
Sustalı ağaçlar sokuluyor yöremize
Dalgayı çakmıyasın diye sen
Islık çalıyorum boyuna
Sen sen olmuşun önemi yok hiç
Güldüğünü konuştuğunu beni sevdiğini de saymıyorum
Bu benimle çocukluk günlerim arasında bir şey
Bir kırık cam bir yanlış taş yarası
Bu kaşla göz arasında
Bu öyle bişey
Tut ki yaprak havalanmış kapkara damarlı bir yaprak
Üstüme üstüme geliyor
Kocaman ama
Anlamıyasın diye kendi kendimden korktuğumu
Doğacak çocuğumuzdan söz açıyorum.
Can Yücel,Sevgi Duvarı,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,XXV.basım,İstanbul,s.52-53
Belkim Bir Kertenkeleyim
Belkim bir kertenkeleydim
piç edilmiş bir yağmurun serini
bir güzelin çirkiniydim
çirkinlerin en güzeli
yeşil koşsa güneşlerin gölgesi
ben en hızlı yeşiliydim
kurbağa yarışlarında annemin
çatal matal kaç çataldım kim bilir
bin dereden bir kendimi getirdim
haydan gelip huya giden bir huysuz
heyheyler içinde bir heydim
belkim yedi belkim sekiz belaydım
düdük çalar hırsızlanmış polisler
ben korkudan üstlerime işerdim
üç yıldızlı bir albaydı gökyüzü
karşısında önüm açık gezerdim
ağzı bozuk meymenetsiz bir ozan
rus cenginde çağanozdum bir zaman
iki gözüm iki koltuk-eviydi
mavilerim bir miyobun koynunda
kendi düşen köyler kentler ağlamaz
sur dışında ben oturur ağlardım
ekmek diye bağrışırdı bebeler
elma derler ben ortaya çıkardım
ağıtlarla kutlanırdı İsa-doğdu gecesi
fildişinden bir kuleydim yıktım kendimi
bilmem hangi keloğlanın fesiydim
bir püskülsüz sümbülteber tohumu
fesleğenler yaprak dökmüş şerrimden
bir naraydım kimse bilmez nereden
ya yakından ya uçmaktan gelirdim
belkim ince belkim kalın bir sestim
belkilerin kol gezdiği saatta
belkim belki bile değildim.
Can Yücel,Sevgi Duvarı,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,XXV.basım,İstanbul,s.46-47
Şiir
Aç bir fareydi şiir
Yarım uyaklarıyla uykuları azdıran
Cöntürkleri çağırdım Vanları Siyamları
Ankara’nın kedisi her zamanki gibi geç
Önce Shelley’i yedik Puşkin’İ VE Sait’i
Rimbaud ‘un beyinleri nasıl gende de taze
Misafirler gidiyor mersiler iltifatlar
Öğrenmişsiniz artık siz yemek pişirmeyi
Ama yukarı katta bu tıkırtı n’oluyor ?
Can Yücel,Sevgi Duvarı,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,XXV.basım,İstanbul,s.82
Ellerimde Bir Göztaşı
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitil gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem, üç gökte, üç kulaçta mi
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahçı kahvelerde bir çiroz ötüyordu
Ve dalgalarımı geçen o deniz şoförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parçasıydım, osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu mürekkep balığı, simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu
Ağardım, nişanlayınca gece ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk insanın doğdugu, öldüğü dağdi Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan
çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde.
Can Yücel,Sevgi Duvarı,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,XXV.basım,İstanbul,s.70-71