Barok Dönemi Temsicilerinden : Rembrandt Harmenszoon van Rijn

Rembrandt ,Onyedinci yüzyıl Kuzey resim sanatında olağanüstü verimiyle Barok akımının en güçlü temsilcilerindendir. Tam adı Rembrandt  Harmenszoon van Rijn olan sanatçı Rijn soyadını babasının da bir değirmeninin bulunduğu bölgeden almıştır .Rembrandt van Rijn ,1606 yılında varlıklı bir değirmencinin altıncı çocuğu olarak Leiden şehrinde hayata gözlerini açtı. On dört yaşında okulundan alınarak, kendi halinde ,bir  ressama teslim edildi.1620’ de Leiden Üniversitesine kaydolduğu ,resme karşı büyük bir hevesi olduğu ve üniversite öğrenimi sırasında bazı öğretmenlerden resim dersi aldığı bilinmektedir. Üniversiteden ayrıldıktan sonra Jacob van Swanenburgh dan ders almaya başlamış, bu ressamla üç yıl çalıştıktan sonra ykş 1624’te Amsterdam’da Pieter Lastman ‘ın yanına girmiştir. O dönemin İtalyan okuluna, özelikle Caravaggıo ‘nun uslubuna öykünerek resim yapan ünlü Felemenkli  Caravaggiocular dan Lastman la çalıştığı altı ay boyunca önemli bir gelişme göstermiştir. Rembrandt ‘ın özelikle tarihsel konulu resimler yapmasında etkili olan Lastman’dır.1625 de Leiden ‘e döner. Leiden döneminde ele aldığı dinsel konular ve alegorik temalar sanatçıların çevrelerindeki olaylarla insanları resimlediği Onyedinci yüzyıl Felemenk’i için alışılmamış konulardı. Rembrandt tüm sanat yaşamı boyunca tarihsel konuları ve Kitabi-Mukaddes’e özgü temaları resimlemeyi sürdürmüştür. Yaşlı insanlara ilgiside Leiden ‘de başlamış, sanatçı ileriki yılllarda yetkin yapıtlar vermiştir. Sayısı yaklaşık yüzü bulan kendi portrelerini yapmayı da gene bu yıllarda başlamıştır.

Rembrandt, 1626’dan itibaren usta ressam olarak çalışmalarına başlar. Orange prensi Frederick Hendrik’in  sekreteri olan hümanist Constanrijn Huygens’in sanata olan tutkusu Rembrandt ‘ın saray çevresinden siparişler almasına etkin olur. Dini konulu resimler bağlamında, Constanrijn Huygenstarafından cesaretlendirilen Rembrandt, Prens için çeşitli dini konulu resimler yapar. Constanrijn Huygens Rembrandt ‘ın ressamlık kariyeri için en önemli merkez olan İtalya ‘ya gitmek konusundaki isteksizliğine tepki gösterse de Rembrandt İtalyan sanatçıların eserlerini Hollanda’daki koleksiyonlardan görüp inceleyeceği düşüncesiyle İtalya ziyaretini hep ertelemiştir, zira Hollanda’nın sanatsal gelişimi için yeterli şartları sunduğu kanaatindedir.

Rembrandt doğduğu şehirde 1632 yılına kadar bağımsız çalıştı. Bu devirde bilhassa gravürcülükle uğraştı. Aslında Rembrandt’ı Rembrandt yapan da bu çalışmaları oldu. Sanatçının yağlı boya çalışmalarının yanı sıra Aside Yedirme Baskı ve çizimleri de önemlidir. Özellikle baskıları, bu tekniğin tüm güçlüklerini yenmiş yetkin örneklerdir. Bakır gravürcülüğünün en güzel eserlerini bu senelerde verdi. Gravür iğnesini büyük bir ustalıkla kullanıyor ,son derece seri çalışıyordu. İlk gravürlerini 1628 yılında bastırdı. Bu gravürlerinde portreler, kompozisyonlar ve bilhassa İncil’den alınmış konular işledi. İlk “chiaroscuro” yani ışık-gölge denemelerini yine bu gravürlerde yaptı. Sonradan da çoğu zaman büyük bir kompozisyon için boya paletini eline almadan önce aynı konunun gravürünü yapar, bu suretle işleyeceği resmin siyah beyaz değerlerini önceden görürdü.Sanatçı,büyük çapta gravürlerinin çoğaltılması işi için yardımcılar kullanırdı.”Lazarus’un Dirilişi”(1632)(Resim 1) bu işbirliğinin en güzel örneklerindendir. Rembrandat ‘tan çok önce İtalya’da gözde bir sanat olarak kabul edildiği halde, hakiki değerini ve sanat dünyasındaki bugün ki yerini ünlü ressam sayesinde kazanmıştır. Rembrandt’ın bu sanat dalında yarattığı tarza Goya ile Whistler’dan başka kimse yaklaşamamıştır. Rembrandt’ın gravürlerinde gösterdiği serbest resim tekniği ,başlı başına bir şaheserdir. Sanatçının Leiden’de bulunduğu seneler zarfında yaptığı ilk gravürleri arasında annesinin portreleri, sakat dilenciler, kendi portreleri ve dini konularla birkaç manzara önemlidir.

Resim 1-Rembrandt,Lazarus’un Dirilişi,1632

Rembrandt ykş1631/32 de Amsterdam’a yerleşmiş ve burada portre ressamı olarak çalışmaya başlamıştır. O dönem Felemenk’in de portre ressamlığı özellikle önemliydi Gelişen ticaretin ortaya çıkardığı burjuva sınıfının kendini tüm topluma benimsetme yolundaki çabalarının  başında, dönemin ünlü sanatçılarına portre siparişleri vermek geliyordu. Tek tek figürlerin yanında ,özelikle grup portreleri bu alanın en beğenilen ve en yaygın örnekleri arasında yer almaktaydı Bu bu yapıtlar aynı zamanda dönemin yaşantısını ve giyim biçimini vermeleri açısından tarihsel belge niteliği de taşır. Yeni gelişen burjuvazinin içinde kentin sivil koruyucuları, hayır dernekleri ve meslek kuruluşları türünden topluluklar oluşmakta, bu toplulukların üyeleriyse bir araya gelerek tıpkı fotoğraf çektirir gibi ressamlara poz vermekteydiler. Rembrandt’ın Amsterdam’da ünlenmesini sağlayan Dr.Nicolaes Tulp ‘un Anatomi Dersi”(Resim 2) adlı çalımasıda böylesi bir isteğin sonucunda gerçekleştirilmiştir.

Rembrandt, Amsterdam ‘a yerleştikten sonra Hollanda burjuvazisinden  ilk dört yıl içinde yaklaşık elli portre yapar. Portrelerinde duygusallığı yansıtmakta usta olan sanatçı Amsterdam’da genç bir yetenek olarak anılır ve Rembrandt ‘ın ün getiren grup portrelerinden ilki olan “Dr. Tulp ve Bir Anatomi Dersi”(1632) adlı çalışması da  Cerrahlar Loncasının siparişidir. O dönem meslek kuruluşu üyelerinin bir araya gelerek portrelerini yaptırmaları çok yaygındır. Eser bir grup portresinden ziyade anatomi dersini konu alan bir çalışma gibidir. Tamamlandıktan sonra loncanın toplantı salonuna asılan yapıtta, loncanın müdürü Dr. Nicolaes Tulp, lonca üyeleriyle birlikte kadavra üzerinde incelemeler yapmaktadır. Lonca mensuplarından birinin elindeki kağıtta da orada bulunanların isimleri yer alır. Sağ elinde forseps ile elin hareketini kontrol eden kol kaslarını ve tendonlarını tutan Dr. Tulp’un sol parmaklarının kıvrılmış olması, söz konusu kas ve tendonların sağladığı el hareketlerine bir göndermedir. Işığın kadavra üzerinde yoğunlaşması ise dikkati kadavra üzerine çekmek içindir, tüm üyelerde kadavraya odaklanmışlardır.

Onaltıncı yüzyıl ve Onsekinci yüzyıl arasında özellikle Kuzey Avrupa ‘da idam mahkumlarının bedenleri kadavra olarak kullanılmış ve anatomik teşrih ,mahkumun  yönelik aşağılanma olarak değerlendirilmiştr. İdam mahkumuna yönelik aşağılanmanın sonucu olan cesedin kadavra olarak kullanılmasına mahkum ailelerinin direndikleri bilinmektedir. Teşrihler suçtan caydırma amacıyla icra edildiğinden halka açık düzenlenmiş ve halkta belirli bir ücret ödeyerek teşhirleri izlemiştir. Halka açık mekanlar olarak genelde kiliseler tercih edilmiştir. İnsan figürünü eserlerine kusursuz yansıtabilmek için anatomi bilgisinden yararlanan Rembrandt, eserde ,kadavranın ayaklarının ucuna açık bir kitap yerleştirmiştir. Resimde yer alan kitap muhtemelen Andreas Vesalius ‘un Onaltıncı yüzyılda yayınladığı anatomi kitabıdır. Kitabın kol anatomisi ile ilgili sayfası açıktır ve kol anatomisi ile ilgili çizimden hareketle Dr.Tulp uygulama yapmaktadır. Dolayısıyla Cerrahlar Loncası’nda teori ile uygulamalı eğitimin birlikte verildiği vurgulanmaktadır. Yapıt, Cerrahlar loncası mensuplarının grup portresi olarak belgesel bir nitelik taşır.

Resim 2 –Rembrandt,Dr. Tulp ve Bir Anatomi Dersi,1632

1634 ‘de Amsterdam’da soylu Saskia van Uylenburgh la evlenmiş ve bu tarihten sonraki birçok çalışmasında karısını model olarak kullanmıştır. Bu yapıtların en ünlülerinden biri Saskia’yı Çicek Tanrıçası Flora olarak resimlediği portredir. Caravaggio etkilerinin de söz konusu edilebileceği bu çalışma, çiçek ve giysilerden ötürü dekoratif nitelikler taşır. Rembrandt gene bu yıllarda, sonradan çok önemli boyuta varacak olan antika eşya ve tablo koleksiyonuna başlamıştır. Sanatçının biriktirdiği bu nesneleri birçok tablosunda kullandığı bilinmektedir  Rembrandt, çok bilinen bir ailenin yetim kızı olan Saskia‘yla evlendiğinde  şehrin Yahudi mahallesinde bulunan Joden-Breestraat’ta muhteşem bir konağa yerleşti. Bu sokak ,zamanın en ünlü sanatçılarının oturdukları yerdi. Yahudi mahallesinin bu yeni sakinini kısa zamanda Amsterdam ‘da duymayan kalmadı. Her çeşitten insan kapısının eşiğini aşındırıyordu. Rembrandt’ın sanatını anlamaktan uzak olsalar da daha ziyade muhteşem bir müzeyi andıran evini merak ediyorlardı ve kendi portrelerini günün modasına uyarak yaptırmak istiyorlardı. “Oturan Kadın Portresi”(1632)(Resim 3) bu devrin eseridir. Bundan önce yaptığı küçük portrelerde daha ziyade insan yüzünün ve hareketlerinin ifade imkanlarını araştırdığı halde, bu alanda büyük bir portre denebilecek ilk resmini bununla verdi Model burada hiç te güzel değildir. Aslında sanatçı basmakalıp güzelliğe önem vermemiş ,daha ziyade içerik üzerinde durmuştur .Portre ilk başta klasik Hollanda sanatının izlerini taşır ama donuk yeşil fonun  önüne yerleştirilmiş kadının yakasındaki gölge-ışık oyunları, sol elindeki azim, buna mukabil sağ elinin rahat hali Rembrandt’ın serbest resim tekniğinin güzel bir örneğidir. Burada gri, kahverengi ve siyah hakim olup danteldeki beyaz renk oyunlarıyla dudaktaki kırmızılık ölçülü bir hayatiyet ifadesidir .”Oturan Kadın Portresi” Rembrandt’ın gençlik eseri olduğu halde konunun işlenişi bakımından sanatçının en güzel örneklerinden sayılır.

Resim 3 –Rembrandt,Oturan Kadın Poertresi,1632

Rembrandt , .bu arada ,çoğu sanatçılar gibi çıplak vücutlara da merak sardı.”Susanna Banyoda”(1636) (Resim 4)bu tarzın ilk renkli ve en önemli eserlerindendir. Rembrandt henüz çocuk denecek yaşlarda yaptığı gravürlerde kadınları iri yapılı, şişman varlıklar olarak canlandırmıştı. Saskia ile izdivacından sonra bu durum tamamen değişti. Güzel vücudlu genç bir kadın olan Saskia, kocasına model durduğu için Rembrandt’ın bu konudaki yaratmaları çok farklılaştı.”Susannna” bunun bir örneğidir. Tabloda ana motif olarak Susanna, kapkara fonun içinde tek ışık kaynağıdır .Rembrandt’a has koyu kahverengi lekeler içinde iki ihtiyar, yıkanmaya giden genç kadını seyretmektedir. Birçok çağdaş sanatçıları etkisinde bırakmış olan Caravaggio’nun ışık oyunları bu tabloda belirli bir şekilde göze çarpar. Öte yandan bu resim ,Rembrandt’ın ele aldığı konuya göre modellerine karakter verebilmesindeki ustalığını gösterir.

Resim4-Rembrandt,Susanna Banyoda,1636

Sanatçının “İshak’ın Kurban Edilişi”(1635)(Resim 5) adlı eseri Tekvi’de geçen bir anlatının görselleştirilmesidir .Rembrandt ,öykünün en can alıcı noktasını resimler. İbrahim’in tam oğlunun boğazını kesecekken meleğin bir anda gökyüzünde belirdiği an.melek İbrahim’in bileğini sıkıca tutar ve İbrahim’in elindeki bıçak yere düşmek üzeredir. Olayın bir tepede gerçekleştiği, arka planda yer alan vadiden anlaşılmaktadır. Rembrandt Tekvin’deki anlatıma tek bir farkla bağlı kalmıştır ,gökten inen koça sahnede yer vermemiştir .Kompozisyonda ,melek, İbrahim ve İshak diyagonal bir hat üzerine yerleştirilmiştir. İbrahim’in bedeni gölgede kalırken yüzü ve İshak’ın bedeni ışık altındadır. Böylece yaratılan yoğun ışık gölge karşıtlığı ile görsel etki kuvvetlendirilmiştir. İshak’ın teninin dokusunu vermede kendine özgü yeteneği sergileyen Rembrandt ,ışığı çıplak bedenin üzerine yumuşakça düşürür İshak’ın bedeni görünürken yüzü babasının eli ile kapatılmıştır, zira öykünün korku boyutundan kaçınılmıştır

Resim 5-Rembrandt,İshak’ın Kurban Edilişi,1635

 “İshak’ın Kurban Edilişi” nde korku boyutundan kaçan Rembrandt,”Belşatzar’ın Ziyafeti”(1635)(Resim 6) adlı çalışmasında özellikle korkuyu vurgular. İtalya’ya hiç gitmemiş olsa da İtalyan sanatçıların eserlerini Holanda’ da ki koleksiyonlardan görüp inceleyen Rembrandt, Caravaggio ‘nun dramatik ışığını bu eserinde kullanmıştır. Resimdeki en önemli ışık kaynağı yazıdır. Beyaz bir ışık karanlık arka planda parlamaktadır. Bu nedenle figürler bir odada değil de bir duvarın önünde gibidir. Sahneye tümüyle hakim olan figürse Kral’dır, ayağa kalkmıştır ve sol koluyla sanki kendini korumaktadır. Sağ eliyle, kendini desteklemek için masadan kuvvet almaya çalışırken geniş bir tabağın kenarını tutmaya çabalamaktadır. Başını döndürerek mucizevi yazıya korku ve kaygı dolu gözlerle bakan Kral’ın türbanı çok gösterişlidir. Türban gibi Doğu’ya özgü imgeleri Rembrandt resimlerinde çok kullanmıştır. Sağ taraftaki kadının hareketi şok içinde olduğunu göstermektedir. Üstten görülebilen tek figür olan kadının elbisesi Rembrandt döneminde Amsterdam’lıların giydiği kıyafete benzemektedir. Sol taraftaki figürlerin ağızları aralanmış, gözleri şaşkınlık içinde faltaşı gibi açılmış, sakallı erkek figürünün kaşları yukarı kalkmıştır. İkiside şaşkınlıkla Kral’a bakmaktadır. Başında inci dizileri olan kadın Rembrandt’ın eşi Saskia’yı anımsatmaktadır.

Rresim 6 Rembrandt,Belşatzar’ın Ziyafeti,1635

Rembrandt, 1642 de karısı öldüğünde “Gece Devriyesi” adlı eseri üzerine çalışmaktaydı. Rembrandt karısının ölümünden sonra uzun süre oğlu Titus ‘u model olarak kullanmış,daha sonraların1650’lilerde de ikinci karısı Henddrijke Stofficls’i ,Saskia ‘nın alımlı görüntüsünden uzak ama samimi ve saf bir anlayış içinde resimlemiştir.

1642 yılı Rembrandt’ın en ünlü eserlerinden biri olan “Gece Devriyesi”(Resim 7) adlı resmini yaptığı yıldır.”Gece Devriyesi” Amsterdam’daki milis birliğinin grup portresidir. Yapıtının asıl adı Kaptan Frans Bannick Cocq Komutasındaki II. Bölge Milis Birliğidir. Gece Devriyesi ismi, resmin bir gece resmi olmamasına rağmen karanlığın kompozisyonun tümüne hakim olması nedeniyle Onsekinci yüzyılda verilmiştir. Yapıtta Amsterdam’daki milis birliğinin devriyeye çıkmak için yaptığı hazırlığı ele almıştır. Kompozisyonun merkezinde bulunan Kaptan Frans Bannick Cocq ve Teğmen Willem van Ruytenburch ileriye doğru yürümekte, diğer üyelerde kendi işleriyle uğraşmaktadırlar. Kompozisyondaki en parlak figür, kemerinde birliğin sembolü olan tavuk pençelerini taşıyan küçük kız,Jan Vischer Cornelissen’dir. Tavuk pençeleri arbeküz denilen uzun namlulu silahları taşıyan arbeküzcüleri temsil eder .Küçük kızın kemerinde taşıdığı tavuğun yanında bir silah vardır. Küçük kızın elinde tuttuğu  ve goblet denilen gümüş kadehte birliğin simgelerinden biridir.

Onyedinci yüzyılda her birliğin bir amblemi olduğundan, klovenniers’in amblemi de mavi zemin üzerine altın sarısı pençedir .Bu açıdan da amblemin sahip olduğu renkler küçük kızın sarı saçları ve elbisesi ile örtüşmektedir. Bu verilerden yola çıkılarak küçük kızın gerçek bir kişiden ziyade ,birliğin kendisini ifade ettiği öne sürülmüştür. Milis birlikler Hollanda ‘da kentleri saldırılardan koruyan gönüllülerden oluşmuştur.   Bu birliklere mensup olmak kent konseyinde önemli görevlere gelebilmek için bir basamak olduğundan milis birliği üyesi olmak rağbet edilen bir misyon haline gelmiştir. Yapıtın diğer grup portrelerinden farkı figürlerin sıra sıra dizilmemiş olmasından kaynaklanır. Herkes kendi işiyle meşguldür ve kaptanlarının vereceği komutla eyleme geçecek gibilerdir. Bazıları silahlı, bazıları mızraklı, bazıları miğferli ve bazıları şapkalıdır .Birlik kemerli bir açıklığın önünde yer almıştır ki kemer korudukları kentin kapısını temsil eder .Kaptan Frans Bannick Cocq ve on yedi üye tarafından ısmarlanan yapıt, önce milis birliğine ait binanın salonuna asılmıştır.1715 yılında Amsterdam Belediye Sarayına taşındığında ,asılacağı duvara sığmadığından dört tarafından kesilmiştir. Bu kesme neticesinde soldaki iki figür ve arka plandaki kemerin bir kısmı yokolmuştur. Yapıtın kesilmemiş orijinal halinin Onyedinci yüzyılda yapılan kopyası bugün Londra National Gallery’de bulunmaktadır.

Resim 7-Rembrandt,Gece Devriyesi,1642

1650 yılında Hollanda’da iktisadi bir çöküntü başladı. İş hayatı felce uğradı. Rembrandt bu arada türlü işlere yatırdığı ve sağa sola borç olarak verdiği parasını kaybetti. Çok geçmeden de kendisi borçlu konumuna düştü. Evini ipotek ettirdi .Karısı Saskia’ dan kalan servet de eriyince iflasını ilan etmek zorunda kaldı. Bu süreçte Rozengracht’taki basit bir eve taşınıp durmadan dinlenmeden resim yapıyordu. Bu dönem siparişlerinden biri olan “Yakup,Yusuf’un Oğullarını kutsuyor”(1656)(Resim 8) isimli kompozisyondu. Gözlerinin feri kaçmış ihtiyar Yakup’un torunlarını takdis etmesi burada en insancıl tarzda dile getirilmiştir. Resmin aslına bakıldığı zaman ihtiyarın başına dokunduğu Yusuf’un küçük oğlunun fosfor gibi parıldayan esrarengiz bir ışıkla başının çepeçevre sarılı olduğu görülür .Hıristiyan efsanesine göre bu çocuk bir kahindir .Sanatçının figüre bu ulviyet katmasındaki sebep de budur. Buna mukabil Mısırlı Astanath ‘dan olan esmer kardeşi her bakımdan bu dünyanın alelade varlığıdır. Olaya manasız bakışlarıyla katılan Astanath için gene ikinci karısı Hendrickje model durmuştur. Bu resim ,Rembrandt’ın en olgun ,en insancıl yaratmalarından sayılır.

Resim 8-Rembrandt ,Yakup,Yusuf’un Oğullarını Kutsuyor,1656

1653 yılında Sicilyalı soylu Don Antonio Ruffo ,Rembrandt ‘tan bir filozof resmi yapmasını isteyince Rembrandt “Homeros’un Büstünü Temaşa Eden Aristoteles”(1653)(Resim 9) adlı yapıtını hazırlar. Rembrandat’ın seçimi şaşırtıcıdır, Aristoteles’i daha önce hiç betimlenmemiş bir şekilde ele alır. Karanlık bir odada Aristoteles zengin giysiler içerisindedir, boynunda beline doğru gösterişli kalın bir zincir kolye asılıdır. Rembrandt’ın atölyesinde bulunan koleksiyona ait bu zincir kolyeyi sanatçı diğer modellerinde de kullanmıştır. Özelikle Doğu’da geçen Eski Ahit sahnelerinde yer alan figürlerde görülen bu zincir kolye ,aynı zamanda Rembrandt’ın Doğu’ya olan ilgisinin de bir göstergesidir. Yapıtta, Aristoteles’in seyrettiği Homeros’un büstünün de Rembrandt’ın evinde bulunan büstlerden biri olduğu bilinmektedir. Kompozisyonun tam merkezindeki ışık, Aristoteles’in koyu tuniği tarafından o kadar güçlü bir şekilde emilir ki Aristoteles’in yüzü net bir şekilde görülemez. Aristoteles, sanki içten gelen bir ışıkla aydınlatılmış olan Homeros’un büstünü seyretmektedir. Farklı çağlara ait düşüncelerin ortaklığının resimsel ifadesi, Aristoteles’in elini Homeros’un başının üstüne koyması ile verilmiş, yapıtta form karanlıklar içinde erimiştir; sadece Aristoteles’in gören gözleri ile Homeros’un kör gözlerinin birbirleriyle karşılaştığı nokta kuvvetli bir ışıkla aydınlatılmıştır.

Resim 9 Rembrandt- Homeros’un Büstünü Temaşe Eden Aristoteles,1653

 

1657 ‘de parasızlık nedeniyle sanatçının evi satılığa çıkarılmış, koleksiyonun bir bölümü de açık artırmayla satılmıştır

Ölümünden iki yıl önce yapmaya başladığı resimler en yetkin yapıtları arasında yer alır. 1669 de yaptığı kendi portresi’ nde ,sanki başından geçenlerin tümünü tuvale yansıtmış gibidir. Bu yapıtıyla ,ışık-gölge ustası Rembrandt ,son noktayı adına yaraşır bir biçimde koymuştur  Sanatçının geride bıraktığı en doğal eser “Otoportre” (1669) (Resim 10) sidir. Portre ,talihinin kudreti karşısında boyun eğmiş bir insanın iç muhasebesidir. Refah içinde geçen bir hayat yolunun sonunu ifade ettiği halde kahramanın azim dolu yüzü gene de savaşı bitirmediğini gösterir. İlerlemiş yaşın tek sembolü kırlaşmış saçlardır. Öte yandan ışıl ışıl parlak renklerin yerini burada olgun, ölçülü lekeler almıştır

Resim 10-Rembrandt-Otoportre,1669

Sanat yaşamı boyunca belirli bir üsluba bağlı kalmamış, dinamik araştırıcılığıyla yalnız yağlı boya da değil, desen baskı gibi öteki alanlarda da başarılı yapıtlar üretmiş olan sanatçının önemi ,salt Barok anlayışla çalışmış bir ışık-gölge ustası olmasından değil, aynı zamanda insan duygularını bu denli az renkle anlatabilmiş olmasındadır. Yaklaşık altı yüz yağlıboya, üç yüz kadar aside yedirme baskı ve kendi başlarına bir yapıt olan iki bin dolayındaki çizimiyle olağanüstü sayıda bir verime ulaşan sanatçı, hiçbir zaman tekdüzeliğe düşmemiş, hemen her yapıtı kendine özgü arayışları sergileyen deneyimler olmuştur

 

Kaynakça

Nilüfer Öndin,2018,Barok Resim ve Heykel Sanatı,Hayal perest yayınları,İstanbul

Sadun Altuna,2019,Ünlü Ressamlar Hayatları ve Eserleri,Hayalperest yayınları,İstanbul

Rosalind Ormiston(çev.Mehmet Barış Albayraklı),2014,Rembrandt:500 Görsel Eşliğinde Yaşam ve Eserleri,İş Bankası Kültür Yayınları

Volker Manuth,Marieke de Winke,2020,Rembrandt.Complete Paintings,Taschen GmbH

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

dipnotsanat sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et